Atını yularından tutup ardından çekene yürümek kolay gelir, derler. Bizim Jacques, Napoli ve Sicilya kralı, o genç, güzel, gürbüz adam, sedyeyle taşıtırmış kendini uzun yollarda, başı fukara işi bir yastığa dayalı, boz kumaştan bir giysi ve takkeyle; ama şahane bir alay gelirmiş ardından: tahtırevanlar, yukarıdan çekilen türlü türlü binek atları, rütbeli cübbeli kodamanlar, görevliler: Bu ne perhiz bu ne turşu dedirtecek gibi. İyileşmek elinde olan bir hastaya acınmaz. Pek doğru olan bu atasözünü ben denemiş ve kullanmış olarak, kitaplardan gördüğüm yarar için söyleyebilirim. Gerçekten ben kitapları, kitap nedir bilmeyenlerden fazla kullanmam diyebilirim. Cimriler nasıl günün birinde kullanacağım diye hiç dokunmazlarsa definelerine, ben de öyle saklarım kitaplarımı. Ruhum onların benim olmasıyla doyar, yetinir. Savaşta, barışta kitapsız yola çıktığım olmaz; yine de hiç kitap açmadığım günler aylar olur. Biraz sonra, yarın, canım istediği zaman okurum derim. Zaman yürür gider beni dertlendirmeden; çünkü kitaplarımın dilediğim zaman bana sevinç verecekleri, yaşamıma destek olacakları düşüncesi anlatabileceğimden daha büyük bir rahatlık verir bana. İnsan hayatı denen bu yolculukta benim bulduğum en iyi nevale kitaplardır, ve ondan yoksun anlayışta insanlara çok acırım.
Montaigne
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder