SARTRE |- Hiçbir zaman edebiyatı dünyaya katılmışlıktan başka bir biçimde anlamadım. Eğer dünyadan kaçarsa, hiçbir önemi kalmayacaktır edebiyatın.
Kendimi bağımlı bir edebiyatla sınırladığım için sık sık kınayanlar oldu beni. Edebiyat eğer her şey değilse, hiçbir şey değildir. Her zaman, sırası geldiğinde, tabii kendine özgü koşulları içinde (ki bunlar çok çeşitlidir ), herşeye tanıklık etmesi gerekir. Öyleyse söz konusu olacak olan «bağımsız» bir edebiyat değil, köklü olarak dünyanın içinde olan, dünyaya katılmış bir edebiyattır.
— Ama gene de, Bulantı’daki, Some of these days Proust'un Vinlenil’inin küçük bir cümlesine çok benziyor.
SARTRE. - Bu, daha başlangıçta, savaştan önceydi. O zamandan bu yana çok geliştim. Seferberlikten bu yana, deneylerim gittikçe daha toplumsal oldular.
Edebiyatın güdümlü, ya da güdümsüz diye adlandırılmasının o kadar önemi yoktur. Edebiyat güdümlü olmak zorundadır. Çağımızda, insanlığın bütünlüğü kaçınılmaz bir gerçektir. Bir atom savaşı sonunda ölme tehlikesini engellemek için, çabalarımızı birbirine uydurmalıyız çünkü. Şüphesiz bu söylediklerim, Leonov’un başarılı bir biçimde özetlediklerinden daha az iyimser, ama belki de çok daha ciddidir. Bu, yazarın oturup hep atom savaşından söz açması demek değildir. Ama, fare gibi ölmek istemiyen bir yazarın, kuşlar hakkında şiirler yazmaktan haz duyduğunu söylerken, içten olamıyacağı anlamına gelir. Yazar, çağını şu ya da bu biçimde yansıtmak zorundadır çünkü.