Okuyordu. Eşsiz bir dikkat ve titizlikle okuyordu. Her işaretin karşısında, erkek peygamberdevesinin dişisi tarafından öldürülüp yutulduğu anda içinde bulunduğu durumdaydı. Karşılıklı bakışıyorlardı. Ölümcül bir güç kazanan kitaptan çıkan kelimeler, kendileriyle temas kuran bakışın üzerinde hoş ve rahatlatıcı bir etki yapıyorlardı. Her biri, yarı kapalı bir göz gibi, başka koşullarda kabul etmeyeceği aşırı keskin bakışın içeri girmesine izin veriyordu. Böylece Thomas, kelimenin özü tarafından görüldüğü ana kadar, yaklaştığında hiçbir savunmayla karşılaşmadığı bu koridorlara doğru süzüldü. Henüz korkutucu değildi, aksine uzatmak istediği neredeyse hoş bir andı. Okur, uyandırmış olduğundan şüphe etmediği bu küçük hayat kıvılcımına neşeyle bakıyordu. Kendisini gören bu gözde, zevkle kendini görüyordu. Hatta zevki giderek büyüdü. Öyle büyüdü, öyle acımasız oldu ki bunu bir çeşit korkuyla yaşadı ve doğrulup da -o dayanılmaz an-, muhatabından suç ortaklığına benzer bir işaret almayınca, canlı bir varlık tarafından gözleniyormuşçasına bir kelime tarafından gözleniyor olmadaki bütün acayipliği fark etti; hem sadece bir kelime de değil, bu kelimenin içinde bulunan, bu kelimeye eşlik eden ve kendi içlerinde de başka kelimeler barındıran bütün kelimeler -bir melek topluluğu gibi sonsuzluğa, ta mutlağın gözüne açılan kelimeler- tarafından gözleniyordu. Bu kadar iyi savunulan bir metinden ayrılmak şöyle dursun, bakışını geri çekmeyi inatla reddederek, hala derin bir okur olduğuna inanarak, tüm gücüyle metne hakim olmaya uğraştı, halbuki kelimeler onu çoktan ele geçirmiş ve okumaya başlamışlardı bile. Ancak akılla kavranabilen eller tarafından yakalanıp yoğruldu, dipdiri bir diş tarafından ısırıldı; canlı vücuduyla kelimelerinin adsız biçimlerinin içine girip onlara kendi maddesini verdi, aralarındaki bağları kurdu, varlık kelimesine kendi varlığını sundu. Saatlerce, zaman zaman gözlerinin yerini alan göz kelimesiyle birlikte, kımıldamadan durdu; cansızdı, büyülenmişti ve açıktaydı. Hatta daha sonra, kendini koyverip kitabına bakarken, kendini okuduğu metinin biçimi altında tiksintiyle tanıdığında, omuzlarına tünemiş O ve Ben kelimeleri kıyımlarına başlarken, anlamdan yoksun kalmış kişiliğinde, onu derinlemesine keşfe çıkan karanlık sözler -vücudu olmayan ruhlar ve kelime melekleri- kaldığı düşüncesini korudu. (sf. 22 - 23)
Derin Okur'a
Karanlık Thomas - Maurice Blanchot
Türkçe. 111 s.
Çeviri : Sosi Dolanoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder