Evlilik herkesin ve özellikle edebiyat adamı olan kişilerin harcı olmayan bir lükstür.

Tanrı kuş yavrularına yem verir
Ama iyiliği edebiyata gelince durur...


...

Yaşamın elimden kaçıp gittiğini hissediyorum ve ölüm bana hoş gelmiyor. Ne şimdiden, ne de gelecekten umudum yok. Bunun sonucu olarak, karanlık yıkım, sessiz hüzün, iç karartıcı melankoli. Zaten mutluluğa olduğu gibi mutsuzluğa da ciddi olarak inanmamanın sıkıntısını çekiyorum.

...

Sıkıntının nedeni her zaman aynı: boşluk, utanç, memnuniyetsizlik. Seni hareketsiz ve güçsüz bırakan bu kararsızlık güllesini sürüklüyorsun. Mutsuzluğunla savaşmak yerine onu canlandırıyorsun ve yaşamından soylu ve güzel bir şeyler çıkarma avuntusunu bulamadan onun kaybolup gittiğini hissediyorsun. Ey sıkıntı! ey öfke! ey ızdırap! - Doymayan kaygı gırtlağına yapışmış. Su alan ve denizin dibine ineceğini hisseden bir geminin içler acısı durumu içindesin. Yas, pişmanlığa ve dehşete karışan yas içini kaplamış. Kendinden kaçmayı, gölgenin dışına zıplamayı, lanetini sarsmayı, yazgını değiştirmeyi istiyorsun. Faydasız. Çilen içinden çıkamayacak. Çile, senin doğandır, kararsızlığındır, düş kırıklığındır, tembelliğindir, çekingenliğindir, gururundur. Bu, yitirilen zamanın ve onarılamaz hataların duygusudur, her gelecek sorunu karşısındaki her zaman şaşkın olan tereddütündür, sürekli artan utanç verici güçsüzlüğündür. Çöküntüne eşlik etmek ve küçülenin şarabını tortusuna kadar tatmak çok acı vericidir. Ama bu acı kurtarıcıdır.

Tek bir şey kalbi hafifletiyor: görevini yapmanın kararlılığı. Düzene ve iyiliğe dönüş bu noktadadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder