Sade ya da Cinsel Şiddet

Marki de Sade’ın gücü elbette Nerciat’dan daha fazlaydı, ama o romanesk yazının kurtarıcılığı sayesinde, Freud tarafından incelenen Başkan Schreber'in içine batacağı zihinsel yıkımdan kurtulan büyük bir paranoyaktır. Tutkularını gerçekten hayale taşıması, onun için, bir denge unsuru olacaktır, hayal ettiği sahneler en şiddetli noktaya çıktıkça daha iyi hissedilen bir rahatlama yoludur bu. Daha kötü durumda olan insanları seyrederek kendi zalim ihtiyaçlarını gideriyordu.  Sade'da, Dr. Jeykll ve Mr. Hyde'e benzer bir ikiye bölünme vardır; Sade-Jeykll klasik bir yazar olmak ister, hikayelerini yazarken 'Fransız Boccacio'su" olarak kabul edilmek isterken Sade-Hyde, hemen hemen aynı zamanda, Sodom'un Yüz Yirmi Günü'nü (27 Ekim 1785’de Bastille'de başlanmış ve "otuz yedi günde tamamlanmış" eser) kaleme alarak şiddetli ahlak bozukluğunu dışarı vurur; Kara Orman'daki Silling Şatosunda bulunan dört çapkına "hikayeci kadınlar" tarafından anlatılan ve bundan tahrik olup haremlerindeki oğlanlar ve kızlarla bu iğrençlikleri yapmak isterler -  dörtyüz altmış (tek, çift ya da canice) cinsel tuhaflığın toplamıdır. 

Sade-Jeykll ile Sade-Hyde birbirlerine güvenmemeye, aynı konuyu kullanarak birbirleriyle yarışmaya kadar işi vardırırlar. Sade-Jeykll, 1791'de, Başrahip Prevost'un inkar edemeyeceği kadar nazik bir tarzda, soylu bir genç kızın işkencelere maruz kaldığı Justine ya da Erdemin Acılarnı yayımlar; Sade-Hyde 1797’de, benzer bir kadın kahramanın tüyler ürpertici kötü muamelelere tabii olduğu, Direktuvar dönemindeki erotik kitap meraklılarının bile iğrendikleri Yeni Justine ya da Erdemin Mutsuzlukları' yla diğer Sade'la yarış eder. Sade-Jeykll'ın bir hikâye derlemesinin, Aşk Suçları, farkına varan gazeteci Villeterque, 30 vendemiaire yıl IX’da, Sade-Jeykll'ın, Yeni Justine gibi bir kitabı yazmış olduğundan kuşku duyduğunu söyler. Sade gazeteciyi derhal "alçak iftiracı" diye suçlar, bu "korkunç kuşku"ya karşı kendini savunur ve "ahlak çıkarı için bile olsa ağıza alınması gerekmeyen bu utanılacak kitabın" (sic) yazarı olabileceğini belirterek protesto eder. Ve Sade-Jeykll, elini kalbinin üstüne koyarak şöyle der: "Ahlaksız kitap hiç yapmadığımı ve asla yapmayacağımı söyler ve bunu doğrularım." Onu dolap çevirmekle suçlamakta acele etmeyelim. Sade-Hyde‘ın gerçek Sade olduğunu kabul etmemektedir: O sadece, büyük La Coste senyörünün zaman zaman dönüştüğü bir gulyabanidir.

Gazeteci Taslağı Villeterque'e Mektup, okuyucunun kafasına korku ve acıma sokmak için "mutsuz erdem tablolarının karşısına "zafer kazanan cinayet tabloları" çıkaran Sade'ın estetiği üzerine bize bilgi verir. Bu karşıtlık, işkencecilerin dehşet verici olduğu ve işkenceye maruz kalanların melodram yöntemlerle acınacak kılındığı Yeni Justine'de çok güçlü vurgulanmıştır. Justine, maceraları içinde, kötüden en kötüye gider; tehlike her adımda onu kovalar, kaçtığı erkekler birden karşısında belirir, sığınabileceğini sandığı yerler onun için cehennem haline gelir. Sis Manastırına düştüğünde, orada altı sapkın keşişin tutsağı olur: "Bu genç kızın yaşı ve güzelliği bu hergeleleri daha da ateşlendirir." Bu keşişler canice tutkularına boyun eğdirmek için başka kızları da kaçırıp cadaloz kadınların denetimine vermişlerdir. Dehşet, basit bir yemekte bile, giderek büyür: "Cadalozlar, kızların sıçmaları gerektiğini bildirir. —Tabaklara, tabaklara! der Clement. —Ağzımıza, der Sylvestre. Bu son düşünce üstün çıkar." Korku/acıma karşıtlığı nedeniyle okuyucunun acıması için ısrarla "zavallı kız", "utangaç Justine" dediği bu tatlı, sofu kahramanın, bu korkutucu gösterinin izleyicisi olması gerekmektedir.

Sade’ın hikayelerinde egemen kılmak istediği İngiliz kara romanının duygusal korkusu değil, cinsel korkudur. Sade'ın kahramanlarının hepsi, gerçek zevkin acı olduğuna inanırlar; kimileri zevk alırken acı çekmek bile ister ve cinsel eylem sırasında kendilerini kırbaçlattırır ya da hırpalattırırlar. Ama, kendilerini ortadan kaldırmaya kadar gitmek istemediklerinden, başkalarının acısını izlemeyi tercih ederler. Bu acı ne kadar büyük olursa, zevkleri o kadar tam olacaktır. Keşiş Jerome'un meslektaşlarına itirafı, zihinsel gaddarlığı fiziksel kabalığa ekleyen tam bir sadistin itirafıdır. Bir İtalya seyahati sırasında, Heloise'm sevgilisi Alberoni’yi nasıl öldürdüğünü anlatır. Heloıse bayılır: "Benim yerimde başkaları olsaydı, belki kurbandan daha sakince faydalanmak için onun bayılmasından istifade ederlerdi. Ben çok farklı düşünüyordum: Bu zavallının, başına geleceklerden daha iyi zevk almak için bütün duyularına sahip olmamasına üzülüyordum." Kızı kendine getirir ve ona acı vermeye başlar: "Oh! Vicdansız! der kız ağlayarak. Daha ne istiyorsun? Bana ne işkenceler hazırladın?" Bunun üzerine Jerome, hayal edilebilecek en korkunç biçimde kıza arkadan tecavüz eder. "Onu sevgilisinin cesedinin üstüne yatırdım ve onları öyle bir araya getirdim ki, ağızları birbirine yapıştı. Bu yeni durumun kurbanımı içine sürüklediği korku, dehşet ve umutsuzluk anlatılamaz."

Valentine Hugo "Sade"

Yeni Justine'de, kadınların ellerini kollarını kesmek ve onları kanları boşalarak ölmeye terk etmekten zevk alan Gernande Kontunun ürkünç bir görünümü vardır: Uzun burun, çalı gibi kaşlar, dişsiz ağız, boğuk ve tehditkâr bir ses, gırtlaklamaya uygun uzun eller. Bu tipin karşısında, siyah gözlü, ince uzun, sarışın, ondokuz yaşındaki karısı Madam de Gernande melek gibidir: "Hareketlerinin, davranışlarının her birinde küçük de  olsa bir tatlılık vardır, duygu taşımayan tek bir bakışı yoktur" Sade, böyle bir güzellikle böyle bir çirkinlik arasında bu karşıtlığı geliştirmekten büyük zevk alır. "Namussuz eşekarısının birkaç leke bıraktığı güzel bir zambak görüntüsü." Ama kontesin bütün bu övgülü portresi, kocanın onu aşağılık kimselere sunacağı anı daha üzücü yapmak içindir: "İşte size verdiğim karım, dostlarım, der Gernande; sizden rica ediyorum, ona küfredin, kötü davranın, her anlamda ve her biçimde ona eziyet edin."


Terörist yazar Sade, okuyucuyu altüst etmeye çalışırken korkutucu şahısları amaçsızca harekete geçirirse amacını yitireceğini iyi bilmektedir. Onlara korkutucu söylevler verdirtir. Canavarca içgüdülerini sözde mantıklı kanıtlarla doğrulayan akıllı bir caninin yarattığı korku olgusunu kullanır. Kalpsiz bir insanın akla duyarlı olacağı sanılabilir. Justine, cellatlarını akla davet eder. Ama, "Ben çapkın hainim," diyen ve hainliğin övgüsünü yapan Estreval'a ne demeli? Kadınların aşağı varlıklar olduğunu kanıtlayan ve yok edilmelerinin arzulanır bir şey olduğunu söyleyen ve "onlardan nefret ettiğim kadar, onları küçümsüyorum da" diyen Gernande'ye ne demeli? Demek ki kurban, dogmalarını kötülüğün formüle ettiği umutsuz bir dünyanın içine atılmıştır. Ve bunun yetmediği yerde yazar, kendi kötümser düşünceleriyle okuyucuyu bunaltacaktır. Kızının ırzına geçen ve onu öldüren keşiş Sylevstre karşısında Sade şunu belirtecektir: "işte, kuşkularının yanlış yola saptırdığı insan budur! işte, eğer zenginlikleri, itibarı ya da konumu onu yasaların üstüne yerleştirirse insan budur!"

Cinsel şiddeti bir yazgı gibi sunduğu ezici diyalektik budur.

Juliette ya da Kötülüğün Mutlulukları (1797), kesin olarak, Sade'ın en anlamlı, en "başarılı" romanıdır, önceki romanlarda kadınlar, pasif figüranlardı, oysa bunda, çılgınca ve sürekli olarak canice bir eylem içindeki şaşkınlık verici çapkınlar Noirceuil, Saint-Fond, Belmor, Cellat Delcour, Canavar Minski, Sbrigani, Moberti'ye kafa tutan zalim çapkın kadınlar Juliette de Lorsange, Durand, Madam de Clainvil, Prenses Borghese, Sinyora Zanetti vardır. Sade'ın kahramanlarını bize örnek insanlar olarak sunduğu sanılır, ama onları daima hergeleler, alçaklar, canavarlar olarak nitelendirdiğini belirtmek gerekir. Moberti konusunda şöyle der: "Zevk anı sırasında bu hergelenin sözleri kadar dehşet verici bir şey yoktur. Cinayetlerden, iğrençliklerden, ölümlerden, yangınlardan, katliamlardan başka bir şeyden söz etmemektedir." Ve Venedik Cumhuriyeti Şansölyesi, genç Virginie'ye kötü davrandığında: "Tutkularından başka bir şeyi dinlemeyen hergele, kırbaçları aldı, Virginie'yi bize tutturdu, ve alçak bir zavallı gibi sövüp sayarak, en azından yüz kırbaç darbesiyle dünyanın en güzel kıçını param parça etti."

Ayrıca, sanki Sade eylemleriyle fizyonomileri arasında bir uyum yaratmak istiyormuş gibi bu çapkınların çoğu çirkindir: "Moberti ellidört yaşındadır; Yahuda gibi kıvırcıktır; gözleri çapaklı ve küçüktür; ağzı geniş ve yamuktur." Venedikli dolandırıcıların şefi olan Moberti, sefahat alemlerinde, "dört bacağı canavarca tırnaklarla süslü olan" bir kaplan derisi giymektedir. Bir buldog köpeğinin havlamalarını taklit ederek Angelique'in kıçını kanatıncaya kadar ısırır. Juliette'le birlikte, Sinyora Zanetti'nin öldürülmesini planlar: "Bana işaret ederek metresinin üzerine atladı; ona yardım ettim; bu zavallıyı tahta bir sıranın üzerine bağlıyor ve ağzını burnunu tıkıyorduk. Bu hergele ata biner gibi üstüne çıktı ve keskin pençeleriyle gözlerini, burnunu, yanaklarını parçaladı." (Sade Zanetti'ye acır, "Bu bahtsız" der; az önce bizzat onun genç bir kızı hançerlediğini unutur).

Nerciat'nın oyunlu, keyiflendirici ve insanlann imrenilecek biçimde lüks ve şehvet içinde yüzdükleri sefahat alemlerinin yanında Sade'ın korkunç sefahat alemleri birer kabustur. Juliette tarafından Saint-Fond'da verilen alem, bir mezarlık ortamında geçer "Bütün salon siyahlarla kaplıydı, kemik parçaları, kuru kafalar, gümüş parçaları, kamçı demetleri, hançerler ve kırbaçlar bu ölüm bildiren halıyı süslüyordu, her duvar oyuğunda kucağında bir bakireyle bir sevici kadın bulunuyordu, her ikisi de çıplak, kara yastıkların üzerinde, alınlarında ölümün dikey simgesi bulunmakta." Bu dekor içinde yaşanan "zevkler" kasap sahnelerine benzer: "Oraya buraya değişik işkence araçları atılmıştı; bunların arasında olağanüstü bir tekerlek görülüyordu. Bu tekerleğin üstüne bağlanan kurban, çelik çivilerle dolu bir başkasının içine kapatılmıştı ve bu sabit noktalara sürtünerek dönerken her tarafı soyuluyordu." Onaltı yaşındaki Louise, "canlı olarak, bir masa üzerinde, yirmi dört bin parçaya bölünmekten oluşan bu çin işkencesine" uğradıktan ve Palmire "canlı olarak parçalanmak için Saint-Andre haçına gerildikten" sonra, "sevimli Fulvie", Melun Manastırından çıkmış soylu kız, bu tekerleğe kurban edilecektir. Ve bunlar, en anormal fantazmların dışavurumu olan bu sefahat tablolarının en sıradan eylemleridir.

Juliette, "kötülük eğlendirir, erdem yorar" ilkesi gereği, "kurbanlar için ne kötü, ama gerekli!" diyerek hiçbir dehşetin önünde gerilemez. "Venediğin en tanınmış ailelerinden biri"nden gelen Comaro'ya üç genç oğlana tecavüz etsin ve öldürsün diye yardım eder. Hergele, "kıçlarını ızgarada yiyelim" diye önerir. Juliette hemen "insan eti yemek için" dört kişilik (iki kadın da davetlidir) bir sofra hazırlatır. Paris'e geri dönüşünde Noirceuil'ü görür ve Noirceuil şöyle der: "Evlenmek istiyorum... aynı gün içinde iki kere evlenmek: Sabah saat onda, kadın gibi giyinerek bir erkekle evlenmek istiyorum; öğleyin, erkek olarak giyinerek kadın gibi giyinmiş bir oğlanla evleneceğim... Sen de, benim kadın olarak bir erkekle evleneceğim törende erkek kılığına girip bir seviciyle evlen; ve sonra kadın kılığına girip, erkek kılığına girmiş bir başka seviciyle evlen." Juliette, bu karışık ve günah bileşimini kabul eder ve hikâyenin sonunda Noirceuil Fransa Başbakanı olur, Juliette'i de yaşamının sonuna kadar gözdesi yapar. Böylece kötülük mükemmel biçimde ödüllendirilir, erdem ise cezalandırılır. Sade-Hyde burada, Villeterque'e "Ben... Ben, kötülüğü eserlerimde en az nefret edilecek renkler altında gösterdim," diyen Sade-Jeykll'la alay eder.

Erotizmde, hayal edilebilir olanla gerçekleşebilir olan arasında bir ayrım vardır. Hayal edilebilir erotizm, ifade gücü nedeniyle hayran olunan bir şeydir, oysa ki buna denk düşen gerçekleşebilir erotizm reddedilir. Sade'ın anlattığı durumlardan tiksinsem bile, sözlü şiddeti beni ilgilendirmektedir; en iğrenç cinayetleri zevk için işleyen kahramanlarının deliliklerinin zarar vermemesini güzel kabul ediyorum; onları sadece beni hayal gücünün son sınırlarına götürdükleri için kabul ediyorum. Cinsel şiddette, Sade'ın düşündürdüğünden daha öteye gidilemez. Yıkıcı hovardalığı onaylanmasa bile yazarın performansı insanı büyüler.

*
Erotik Edebiyat Tarihi
Alexandrian
sf. 232 - 238

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder