Sils Maria'da Son Yaz



Haziran ayıyla birlikte yine Nietzsche'nin yaz sıcağından kaçma vakti gelmişti. Daimi "yumuşak kış" reçetesinin kanıtlarla desteklenmediğini biliyor, -"Tuhaf," diye yazmıştı Köselitz'e, "hava 31 derece olmasına ve geceleri en fazla 22 dereceye düşmesine rağmen, sıcağa karşı çok hassas olan ben hiçbir rahatsızlık hissetmiyorum" -ama yine de rutinini sadakatle devam ettiriyordu. Bu yüzden her zaman olduğu gibi yazı dağlarda geçirmeye karar verdi, yedinci yazında "eski yazlık mekanım" dediği Sils Maria'da kalacaktı: 

"Yukarı Engadin -benim topraklarım, o kadar hayattan uzak,
 o kadar fizikötesi [meta-fiziksel]." 

Ama taşınma işi pek iyi gitmedi. Artık Torino'dan hemen İsviçre sınırı yakınındaki Chiavenna'ya doğrudan tren olmasına rağmen, önce uzun tren yolculuğu, sonra posta arabasıyla Sils'e yolculuk öyle yorucu olmuştu ki 5 Haziran'da oraya vardığında bir hafta boyunca başağrısı ve kusma nöbetleri yüzünden yataktan çıkamadı. Hatta sonraki birkaç ay boyunca sağlığı gerçekten kötü gitti; "absürd", diyordu bu durum için. Onu karşılayan iklim de "absürd"dü. Aşırı sıcaklık ve nem yüzünden pek çok çığ meydana geldi -hatta çığlardan biri Durisch evinin yakınına kadar geldi. Bu çığlar koca ormanları yamaçlardan silip atıyordu. (Nietzsche yerel bir yasayı not etmiştir. Buna göre çığla yerinden sökülen ağaçlar nerede durursa oranın sahibinin mülkiyetine geçiyordu, böylece pek çok toprak sahibi beklenmedik bir yakacak hediyesi almıştı. ) Ama Haziran ortasında kar yağıyordu. Nietzsche şöyle diyordu: "Hava tahmincisinin aklını yitirip yitirmediğini düşünerek mağaramda oturuyorum." 

 Tekrar kışlıklarını giydi ve o gece çift yorganla yattı. Temmuz ortasında ise nefes kesici bir gelişme oldu: Paul Deussen kendi eserlerini basmasının maliyetlerine katkı olarak ona iki bin mark göndermişti. (Meta von Salis de daha sonra bin mark gönderecekti.) Nietzsche parayı gönderenin Deussen'in kendisi olduğunu düşünmüştü, ama aslında para genç, yeni mezun olmuş Berlinli bir Dozent'ten (genç okutman), Richard M. Meyer'den geliyordu -o da yine Nietzsche'nin kariyerine destek veren başka bir Yahudiydi.

Ziyaretçiler



Ailesinin Chur'daki şatosundan ayrılan Meta von Salis Ağustos'un ilk üç haftasında ziyarete geldi. Birlikte Sils'ten Silvaplana köyündeki postaneye kadar beş saat yürüdüler, başka bir seferinde de Nietzsche'nin hayatında ilk ve tek sefer kara Cavloccio Gölü'nü görmek için Maloja'ya yürüdüler. Sert havaya rağmen Sils Gölü'nde çok sevdiği Chaste yarımadasının kıyısını dolandılar. Meta onun hayatının yalnız geçmesine rağmen, çalışmayla dolu günlerinin her kesintiye uğramasının özel bir olay olduğunu hatırlar. Yine sonra hatırladığı kadarıyla, ruhsal rahatsızlığa dair hiçbir emare görmemişti.

Nietzsche'nin başka bir yürüyüş arkadaşı da Ağustos'un aynı üç haftası ziyarete gelen Julius Kaftan'dı. Önceden Overbeck'in yakın bir meslektaşı olan Kaftan şimdi Berlin'de teoloji profesörüydü ve Nietzsche'yi Basel'den tanıyordu. Yürüyüşlerinde ciddi felsefi sohbetlere daldılar ve karşıt yönlerden din meselesini tartıştılar -bu sohbetler Deccal'ın ve muhtemelen Putların Alacakaranlığı'nın yazılmasındaki etkenler arasında olabilir. Nietzsche her iki esere de Kaftan'ın ayrılışından kısa süre sonra başlamıştı. Kaftan şöyle bir günü hatırlar:

Fex vadisinde buzula doğru yukarı yürüdük ... Küçük bir [sembolik] köprüye yaklaştığımızda ... dar bir sokakta durdu ve yaşadığı büyük dönüşümü kısık sesle anlatmaya başladı. Dünyanın hiçliğini keşfeden ve ruhunu Tanrı'ya veren dindar kişinin yaşadıklarına benzer bir şey yaşamıştı. Bahsettiği şey [1876'daki] Hayır'dan Evet'e geçişiydi. Tüm öğretisinin temelinde bu yatıyordu. 

Kaftan hatıratında Nietzsche'yle uzun felsefi sohbetler yapan neredeyse son kişi olduğuna dikkat çekerek, tıpkı Meta gibi, dört ay sonra ruhsal çöküş yaşayacağına dair en ufak bir işaret görmediğini belirtir.

İki ziyaretçi daha Nietzsche'nin dikkatini çekmişti. Bunlardan biri Hamburg'lu piyanist Kari von Holten'di. Köselitz'in bestelerinden parçaları kullanarak özel bir konser vermişti -Nietzsche, Schumann'ın "Kreisleriana"sından esinlenerek "Köselitziana" demişti bu konsere. Ayrıca Hugo Riemann'ın ortaya attığı, çok tesir yaratan melodik gruplama teorisini de tartışmışlardı. Nietzsche'ye göre bu teoride en ufak müzikal unsurun dahi vurgulanması ve gruplamada ısrar edilmesi müzikal bütünselliği atomlaştırıyordu; bu da Wagnerci çöküşün (decadence) tipik bir tezahürü demekti.

Ayrıca Carl Fuchs'la 1884 Ekim'inde başlayan uzun ve aralıklı bir tartışma yürütüyordu; Fuchs ona her seferinde on sayfadan fazla yazıyordu. Fuchs Wagnercilerle arasını iyi tutmaya çalıştığı için Nietzsche'nin ona karşı tavırları biraz soğuktu. Üstelik Nietzsche Danzig'deki (Gdansk) sinagogun orgcusu olan Fuchs'un Yahudi ayininden "olabilecek en kötü şekilde" bahsettiğinden şüpheleniyordu (muhtemelen bu şüphesi yersizdi). Nihayet Fuchs'un müzik cümleleriyle ilgili sayfalarca mektubunun ağırlığına dayanamayıp ona Monty Python tarzı bir cevap verdi:

Tüm değerlerin yeniden değerlendirilmesinin felsefesini yapan kişiye "cümlelemeyle"
ilgili mektuplar yazmak da neyin nesi! ... Nice'te Marslılar meselesine ilgimi çekmeye çalıştılar -Avrupa'daki en büyük uzay teleskopu buradaymış. Aslında hangisi bana daha yakın, Marslılar mı yoksa cümleleme mi? Dr. Fuchs'la ilişkimi devam ettirmek isterim, ama Marslıları konu dışı bırakırsa ... Not: Burada yakalanmış olan en büyük alabalığa da ilgimi çekmek istediler, on beş kilo geliyormuş: Kim bilir, bu durumda belki iyi bir mayonez sosuyla ...

Nietzsche'yi uzaktan ilgilendiren başka bir ziyaretçi de meşhur Baedecker seyahat rehberlerinin Leipzig'li yayımcısı ve firmanın kurucusunun oğlu Fritz Baedecker'di. "Herr Baedecker ve eşi bütün yaz boyunca otelime (Alpenrose) seçkinlik kattı, 'uğur getirdi"' diye yazıyordu von Seydlitz'e heyecanla.

Güz yaklaşırken Nietzsche'nin Sils'ten ayrılışı büyük seller yüzünden gecikti. Köyün büyük bir kısmı su altındaydı; Chaste yarımadası artık tam ada olmuştu. İstatistiklere şaşmaz düşkünlüğüyle Nietzsche, dört günde 220 mm yağmur yağdığını, halbuki normalde Eylül'ün tamamında 80 mm yağdığını Deussen'e aktarmıştı.

 Nihayet 20 Eylül'de sular biraz çekildi ve Nietzsche bir kez daha Torino'ya doğru yola çıktı.

...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder