1884 Nisan'ının başında ilk önce Nice'ten Venedik'e gitmeyi planlayan Nietzsche, kış mekanında ayın yirmisine kadar kaldı. Çünkü "anne yerine koyduğu arkadaşı" Malwida von Meysenbug'un önerisiyle onu ziyarete gelecek olan Resa von Schirnhofer'in mektubunu almıştı. Nietzsche bu ziyaret teklifini heyecanla kabul etti ve Resa 3 Nisan'dan 12 Nisan'a kadar Nice'te kaldı.
Nietzsche'nin pek misafirperver olduğu anlaşılmış, onun mütevazı dostluğu ve "mesleki" tavırlarının tanıdıklığı karşısında Resa'nın baştaki korkusu çabucak kaybolmuştu. Nietzsche onu bir boğa güreşine götürmüş (ama bu güreşte boğanın öldürülmesine izin verilmiyordu), sevdiği yerlerde yürüyüşe çıkartmıştı. Bunlardan biri olan Mont Boron tırmanışı, özellikle hatırlanmaya değerdi.
Şahane bir gündü [diye yazar Resa], karayel her şeyi havalandırıyordu, bir vagonla kısa süre çıktıktan sonra dağa tırmanmaya başladık. Nietzsche dithyrambos havasındaydı ve insanı yeryüzünün çekiminden kurtaran bu yeli övüyordu: Ona göre bu esintilerde sağlıklı bir salınma vardı. Tahkim edilmiş zirveye doğru giderken belli bir yüksekliğe çıkınca Fransız bekçiler yolumuzu kesti ... O yükseklikte bir çardağın altına yerleştirilmiş ahşap masa ve sıraları olan basit bir osteria [ucuz kahve] bulup oturduk. Harika dağ manzaralarıyla çevrili bir yerdi. Çevremizde şahane tepeler ve aşağıda da büyüleyici koyları olan zarif bir kıyı şeridi vardı. Koyları çevreleyen yeşil hilallerin arasında ev kümeleri parlak çiçekler gibi ışıldıyordu. Orada kıvılcımlı bir havada ve güldürücü esinlerle ... Nietzsche'nin kadehime koyduğu "Vermouth di Torino"yu ilk kez tattım. "Korunan dağ" pek çok dizeye vesile oldu, her biri peş peşe ağzından dökülüyordu. Hayretler içinde kaldım, sonra ben de ufak tefek bir şeyler ekledim. Herhangi bir yüksek sanatın doğaçlamaları değildi belki ama bana beklenmedik Nietzsche'yi gösteren eğlenceli manilerdi.
Nietzsche Zerdüşt'ün meşhur kırbaç pasajından alınmamasını söyler Resa'ya, hatırladığı kadarıyla zaten tanışıklıklarının bu aşamasında onun da hiç alınmaya niyeti yoktur; bunu tüm kadınlara değil sadece bazı vakalara uygulanabilir "şairane bir genelleme" olarak görmüştür. (Elizabeth "kırbaç" sözünü aynı ve büyük ihtimalle hatalı şekilde yorumlayarak benzer iddiada bulunur -bu söz sadece "uygun sınırlar" içinde kalmalarını sağlayacak "erkek eline" ihtiyaç duyan bazı kadınlar için geçerlidir- böyle bir terbiyeye kimin ihtiyaç duyduğunu düşüneceğini tahmin etmek de güç değil. ) Yine bir keresinde Nietzsche onu Promenade des Anglais'de yürüyüşe götürür ve ufukta bir karaltı gibi duran Korsika'yı gösterir. Bu da Napoleon üzerine bir söyleve vesile olur. Nietzsche onu çağdaş insan ile "üstinsan" arasındaki halka olarak görmektedir. Ayrıca Napoleon'un nabzı ile kendisinin nabzının aynı -dakikada altmış vuruş- olduğunu söyler.
Nietzsche pek az insanın yanında olduğu kadar rahattır Resa'nın yanında; "beni çok güldüren bir maskara," diye tarif etmiştir onu Overbeck'e. Ayrıca onun pek yüzüne bakılır olmadığından, hatta düpedüz "çirkin" olduğundan şikayet ettiği doğrudur, fakat büyük ihtimalle tam da cinsel gerilimin olmaması yüreğini hafifletmiş, kız kardeşinin yanındaymış gibi rahatlamasını ve aptalca dizeler uydurmasını sağlamıştır.
Fakat Nice ziyareti sırasında Resa bir keresinde çok farklı bir kişi bulur karşısında:
Nietzsche gitmek için kalkarken aniden tavırları değişti. Yüzünde katı bir ifadeyle ve birileri anlattıklarını duyarsa korkunç bir tehlikeye girecekmişçesine gönülsüzce çevresini kolaçan ederek, sesi duyulmasın diye elini ağzına götürerek bana Zerdüşt'ün Hayat'ın kulağına fısıldadığı "sırrın" ne olduğunu söyledi ... "Bengi dönüş"ü ve bu fikrin muazzam ağırlığını bana anlatış tarzında tuhaf, hatta esrarengiz bir eda vardı. Fikrin içeriğinden ziyade Nietzsche'nin anlatma tarzını çok yadırgamıştım. Aniden "başka" bir Nietzsche karşıma çıkmış ve tüylerimi diken diken etmişti.Sonra bu fikri daha fazla açıklamaksızın normal konuşma tarzına döndü ve eskisi gibi oldu. Keşfinin büyüklüğünü vurgulamak için duyarlılığımın tellerine kasten sert vurduğu izlenimine kapıldım.
Nietzsche'nin kişiliğinin ani değişimine dair başka kayıtlar da vardır. Resa aynı şeyi sonraki Ağustos'ta Sils Maria'da yeniden yaşamıştı, Overbeck de Nietzsche'nin bengi dönüşün "gizli doktrinini" açıklarken aniden ciddiyetle "fısıldamaya " geçtiğini yazmıştır. Üstelik dönemin mektuplarında zaman zaman megalomanlığın değilse bile en azından kendini beğenmişliğin pırıltıları görülmektedir. Örneğin 1884 Şubat'ında Zerdüşt'ün Luther ve Goethe'yi takip ederek son adımı attığını, Alman dilini kusursuzluğa ulaştırdığını, Mart'ta ise eserinin " insanlık tarihini iki yarıya böleceğini" iddia etmiştir. Sonraki yılın Mart'ında ise kendisiyle kıyaslandığında Mesih'in "yüzeysel " bir figür olduğunu iddia eder, Tanrı'nın var olmamasına üzüldüğünü, çünkü en azından kendisiyle aynı düzeyde bir dostu olmasını istediğini söyler, Elizabeth gibilerle nasıl biyolojik bağı olduğunun tümüyle bir muamma olduğundan bahseder. O halde görünüşe bakılırsa yumuşak tavırlı, gözlüklü Friedrich Nietzsche'nin içinde başka bir varlık (bu varlığa "Zerdüşt" denmelidir elbette), yanında dünya-tarihi bakımından önemli bir "gizli" mesaj taşıyan peygambervari bir figür yatıyordu. Onun bu kadar erken tarihte ortaya çıkan bu görüntüsünün, 1889'da kendisini tamamen saran deliliğin doğasına ve nedenine ne kadar ışık tutabileceği üzerinde duracağım.
*
Julian Young / Nietzsche
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder