Sappho


Sappho’nun MÖ. altı yüz civarlarında Lesbos’da büyümesi dışında elimizde çok fazla bir bilgi yoktur. Ne zaman doğduğu da belirsizdir. Bunun yanında hayatı hakkında birçok efsane ve söylenti vardır. Bunlardan en ünlüsü Phaon adında cezbedici genç bir kayıkçının karşılıksız aşkından 
kurtulabilmek için orta yaşlarına geldiğinde kendini bir uçurumdan attığıdır. Aşk tanrıçası Afrodit Phaon’a muhteşem bir güzellik, şehvet ve karşıkoyulamazlık bağışlamış ve Sappho aşık olmuştu. Sappho hakkında çok az şey bilinse de o her yerde kadınların bir simgesidir. Kadınların cinselliği ve eşcinsel haklarıyla bağdaştırılır ama tamamıyla homoseksüel olmayabilir ve antik dünyada ve bizim dünyamızda çok sık görüldüğü gibi hem kadın hemde erkeklerden hoşlanmayabilir. Farklı bir yaşam tarzı olarak homoseksüellik kavramı klasik antik çağlarda yoktu. İnsanlar biseksüellerdi ve bizim bildiğimiz anlamda seks suçu yoktu. O zaman ki dünya pagan dünyasıydı. Aşka, sekse, fetihlere, köleliğe, paraya, sosyal yükselişe karşı tutumlar garip bir şekilde bizimkine benziyordu ama yine de şaşırtıcı farklılıkları vardı. Kadınlar her zaman olduğu gibi seks köleleri idiler ama asi ve maceracı kadınlar da var.


Ama Sappho gerçekten kimdi? Onu kendisi yapan her yaştaki insanın ona aşık olmasıydı. Daha sonraki şairler için bir musa olduğundan kendi betimlemeleriyle onu biçimlendirmişlerdir.

Çok az bilgi sahibi olmamıza rağmen onun sözlerinin etkisine hala sahibiz. Sappho’nun dizeleri antik çağdan bize gelen tek tük kadın cümlelerinden birisidir. Bize kadar gelen tutkulu, kişisel, ateşli şekilde erotik şiir kalıntıları 2600 yıl önceki kadınların bize ne kadar da çok benzediklerini gösterir. Yine de bilgimizde çok derin boşluklar vardır. Bilgimizin büyük ölçüde istek ve merak uyandıran efsanelerle çevrili boşluklar olduğunu söyleyebilirsiniz.

 Platon Sappho’yu “onuncu musa” olarak adlandırdı. Ovid onun şarkılarına aşık olup şiirlerini Roma geleneğine sokup onlar için para ödedi. Sonunda Sappho bize kadar ulaştı. Rainer Maria Rilke’den A.E.Housman, Thomas Hardy, Edna St.Vincent Millay, Robert Lowell, Sylvia Plath’a kadar her modern şair onun şehvetli cinsellik ve güçlü dürüstlük bileşimine gönül vermiştir. Sappho’nun işlediği konular: erotik aşk, evliliğin ikiyüzlülüğü, annelik ekstazisi, biseksüel tutkular, Afrodit’in -tanrıların bile boyun eğdiği aşkın tanrıçası- kararsızlığıdır. Onun çalışmaları bugün bile hala modern durmaktadır.



Hiçbir zaman kendi şiirlerini kendi kağıda dökmemiş olabilir. Büyük ihtimalle diğer ozanlar onları öğrenmiş ve kağıda geçirmişlerdir. Şiirlerinden bir çoğu yobazlık, eski çağdaki kütüphanelerin yakılması ve savaşların neden olduğu yıkım dolayısıyla kaybolmuştur ama kalan parçalar sonra gelen nesiller üzerinde tılsımını korumuştur.

Sappho’nun yaşamı aşkın, maceranın ve kahramanlığın hikâyesidir. Bizi eski Lesbos’tan eski Sirakuza’ya (o zamanlar ki Yunan kolonisi) kadar, Akdeniz dünyası boyunca götürür. Sappho, Mısır firavunu Necho, fabl yazarı Ezop, Incil’de adı geçen Nebukadnezar, filozof Heraklitos, Sardes’teki sarayı dünyadaki bilinen en lüks saray olan Lidyalı dillere destan Alyattes’le çağdaştı. Sappho’nun çağdaşları aşkta ya da savaşta herhangi bir hamle yapmadan önce Delfi Kahini’ne danışırlardı. Büyü ve sihire karşı inanılmaz derecede saplantılılardı. Savaş ve fetih için eğitilirler ama bunun yanında musalara ibadet eder, şiire tüm sanatların üstünde ayrı bir değer verirlerdi.

O dönem iyi eğitimli aristokratların şiir yazabilip bunları şölende (şık bir yemekli gece toplantısının eski adı) sunmayı umut ettikleri, birbirlerine eşlik ederek müzik aleti çaldıkları ve zekice politika, felsefe ve aşkı tartıştıkları yaratıcı amatörlük çağıydı.


Arkaik Yunanistan, Platon’un Şölen’inde okuduğumuz Atinalı erkek şovenizminin olduğu 5. yy dünyası değil, kadınların dışlandığı bir dünya değil -kadınlara kesin çizgilerle çizilmiş görevler verilse de (M.O. 800-500 civarları) kendi tarzıyla bizim dünyamızda olduğu gibi kosmopolit ve enternasyonaldi. Orta Doğu’ya, Lesbos’tan Sicilya, Cebelitarık, Kuzey Afrika’ya, Iran ve Mısır’dan Etrurya İtalyası’na kadar kare yelkenli dümensiz küçük gemileriyle düzenli olarak yolculuk ederlerdi. Mısırdan tahıl alıp Mısır’a Lesbos şarabı ihraç ediyorlardı. Tuz elde etmek için deniz suyunu pompalayan yel değirmeni kullandılar. Yıldızları kullanarak gemi yolculuğu yapıyorlardı.



Diğer kültürlerden de büyük ölçüde etkilendiler. Mısırlılardan sanat ve para basımı, Lidyalılardan ticaret konusunda birçok bilgi elde ettiler. Fenikelilerden alfabeyi aldılar. Biz ne kadar dün modern ve gelişmiş olduğunu düşünüyorsak onlar da falanın o kadar gelişmiş ve modern olduğunu düşü-birçok tanrıya tapıyorlar ve bizim yaptığımız gibi evrenin yaratılışı hakkında tartışıyorlardı. Bizi demokrasi hakkında temel fikirlerimize götüren bir köle toplumu, kadınların temelde elde üretici olarak değer verildiği, yine de bu güne kadar süren erotik aşk tanımını bize veren ozanların yetiştiği bir dünya, kilim dünyamıza kaynak olan sihir dünyası, Yunanistan, topluğumuzun üzerine inşa edildiği temeldir. Sappho ilk önce eski Yunanistan’ın ve daha sonra bizim olarak kabul ettiğimiz bir sestir.



Uçurumdaki Çığlık
Sappho kitabından / Erıca Jong
resimler: Gustave Moureau

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder