Gülmekten Ölmek kitabından, Richard Gerstl'in portresi üzerine:
Richard Gerstl'in Gülen Adam (oto)portresi üzerinde yıllar oldu -(Yolcu, 1996), durmuştum. Tablonun getirip önüme diktiği soru/n zaman içinde eskimedi içimde, bir dolu örnek üzerinden zihnimi yormayı sürdürdüm o konuda,
Çıplak gözle, herhangi bir dış (ya da yan) bilgiye sahip olmaksızın bir tabloya (bir şiire...) bakmanın en (tek?) doğru yol yordam sayılması gerektiği yönündeki yaklaşım beni hiçbir zaman ikna etmedi. Dış (ya da yan) bilgi edinmek şarttır demedim ama; bir biçimde, rastlantıyla ya da kurcalayarak bilgi edinmişsek, değerlendirmemize katılır bu, payını yadsıyamayız.
Gülen Adam'ın plastik özelliklerini ayırıyorum. Ressamın kimliğini, resmin nerede ne zaman yapıldığını, portrenin kimin portresi olduğunu bilmediğimizi varsayarak düşüneduralım. Nasıl bir gülme tarzıdır karşımıza çıkan? Abartılı bir coşkunun, neşeli bir kişiliğin ifadesi midir buradaki, yoksa, alttan üste doğru tırmanan düpedüz asabi, gerginlik yüklü bir kahkaha patlaması mı? Özne, okuyan özne nasıl bakıyor, görme çabası veriyorsa öyle: Sorunun kesin yanıtı yoktur.
Gerstl'in I. Dünya Savaşına doğru giden Avrupa'nın ortasında, Viyana'da, dışavurumcu akımın bir üyesi olarak, intiharından (25 yaşında) tam bir yıl önce, 1907'de Gülen Adam'da otoportresini gerçekleştirdiğini biliyorsak tablodaki yüz ifadesi, gülme biçimi değişiyor, farklı bir anlam yükleniyor mu?
Orada çılgınca bir eda, bir eşiğe yaklaşma hazırlığı, sonu getirecek bir taşkınlık görmeye başlıyorum: O gülüşün arkasında bir gizilgücü barındığı fikri ağır basıyor değerlendirmemde - tablonun değerini bağlamıyor o fikir, imlem alanını tayin ediyor.
*
Enis Batur
Gülmekten Ölmek
Batur gözden kaçırmış belli ki, ama en çok da gülerken kendine benzer insan.
YanıtlaSil