Neue Sachlichkeit (Yeni Nesnelcilik)


Metropolis (1927, Otto Dix)

"Neue Sachlichkeit" (Yeni Nesnelcilik) terimi, 1920'lerin başında giderek daha fazla Alman sanatçının içinde yaşadıkları topluma dikkatle bakma ve gördükleri gerçekliği nesnel, tarafsız bir şekilde betimleme arzusunu temsil ediyordu. Bu, bütüncül bir akım olmaktan çok bir eğilim yahut tavırdı. Çoğu ekspresyonizm ve dada ile ilgilenmiş olan sanatçılar, bireysel analiz ve betimleme güçlerine dayanarak kolektif yaratıcılık hedeflerinden ve fikirlerinden uzaklaştılar. Terim ilk kez sanat tarihçisi ve Mannheim’daki Stadtlische Kunsthalle Museum’un yöneticisi Gustav F. Hartlaub (1884-1963) tarafından, modernist eğilimlerden uzaklaşan ve daha çok Kuzey Rönesansı ile ilişkilendirilen geleneksel resim değerlerine yönelen sanatçıları betimlemek için kullanıldı. Bu sanatçılar natüralist renkleri, nesnelerin etrafında net konturlar kullanmayı, yoğun karakterizasyonu ve dışavurumcu olmayan fırça darbelerini benimsemiş, nesnel bakışlarının merkezine insan figürünü koymuşlardı.


Metropolis (1916, George Grosz)

Neue Sachlichkeit, insani koşulların içsel değişimlerle iyileştirilebileceğini savunan ekspresyonizmin ruhani ütopyasına ve dadaizmin politik ikonoklazmına gösterilen bir tepkiydi. Her iki akım da ayaklanmalardan artık sıkılmış ve tüm dikkatini 1920’li yıllarda yaşanacak iyileşme sürecine vermek isteyen Almanya’da popülerliğini kaybetmişti. Dadaizm de modaya uymuştu ve artık o kadar da radikal değildi.

1925'te Hartlaub’un görev yaptığı müzede "Die Neue Sachlichkeit: Deutsche Malerei seit dem Expressionismus”(Yeni Nesnelcilik: Ekspresyonizmden Günümüze Alman Resmi) adlı büyük bir sergi düzenlendi. Hartlaub, "somut ve pozitif gerçekliğe her zaman sadık kalan veya dönüş yapan" sanatçıların yapıtlarını bir araya getirmişti. Almanya genelinde toplam otuz iki sanatçının 120'den fazla resmi sergilendi. Bu yeni sanat anlayışının iki farklı dalı vardı: George Grosz (1893-1959), Otto Dix (1891-1969), Rudolf Schlicter (1890-1955), Georg Scholz'un (1889-1938) temsil ettiği, sol eğilimli ve toplumsal açıdan eleştirel kanadı oluşturan “veristler" (mevcut gerçekliği betimleyenler) ve Yüksek Rönesans çalışmalarının etkisiyle melankolik resimler yapan Georg Schrimpf (1889-1938) ile hem sert hem de soğuk bir erotizm betimleyen Christian Schad'ın (1894-1982) yer aldığı politik açıdan nötr olan taraf. Yine de bu bölünme bağlayıcı değildi: Max Beckmann (18841950) bir gruba dâhil olmaktan kaçınıyordu ama Hartlaub'un düzenlediği sergide yer alan resimlerin çoğu onundu. Beckmann, Birinci Dünya Savaşının hemen ertesinde resimlerinde betimlediği klostrofobik kabus dünyasından uzaklaşıp çoğunlukla Yunan mitolojisine dayanan zarif ve melankolik bir sembolizme yönelmişti. Genellikle otoportre yapıyordu; Maskeli Balodan Önce adlı kasvetli resimde de merkeze kendisini yerleştirmişti. Bu resimde betimlenen odada maske takarak gözlerini gizleyen tek figür kendisiydi; özgüvenle, doğrudan izleyiciye bakmaya hazırlanan tek figür de yine kendisiydi.


Maskeli Balodan önce

Schlichter'in 1921'den sonra yaptığı eserler gerçekçiydiler ve sıklıkla toplumun dışladığı kişilerin resimlerini yapıyordu. Margot’nun Portresi adlı resminde ona sık sık modellik yapan bir hayat kadınını boş sokakta ayakta durur halde betimlemişti. Modelin yüzündeki cüretkâr ifadenin ve elinde sigarasıyla verdiği soğukkanlı pozun, köhne arka planla ve kadının mesleğiyle tezat teşkil etmesi sayesinde sanatçı, topluma egemen olan burjuva zihniyetine meydan okuyordu.

Margot’nun Portresi

Schad hem ekspresyonist hem de dadaist olmasına rağmen 1927'de yaptığı resimlerde Berlin'in arka sokaklarındaki kabare ve gece kulüplerinde eğlenen arkadaşlarını son derece açık ve analitik bir gerçekçilikte betimlemişti. Schad'ın gerçekçi portrelerinde göze çarpan bir siyasi alt metin yoktur. Resimlerin her biri kendine özgüdür ve belirli bir siyasi bağlamdan uzaktır. Ancak Model ite Sanatçının Kendi Portresi gibi bazı resimlerinde, kişisel olarak tecrübe ettiği gerçekliğe ilişkin klinik sayılabilecek yaklaşımlar sergiler.

Selfportrait - Christian Schad

Bununla beraber, Neue Sachlichkeit'ın mihenk taşları Dix ve Grozs'un eserleriydi. Her iki sanatçı da yetenekli birer tasarımcı ve teknik açıdan usta ressamlardı; sosyal aşırılıkları aynı çerçevede sıralayarak yaşadıkları döneme ilişkin mantıktan ziyade duyguya dayalı toplumsal yorumlar getiriyorlardı.Tuvallerinde gösterdikleri karakterler, Weimar Cumhuriyeti sırasında Almanya'da yaşanan çözülmemiş toplumsal çelişkileri yansıtıyordu. Grozs'un Toplumun İleri Gelenleri (1926) ve Dix'in Metropol (1928) gibi resimleri toplumun aynasıydı: Her ikisi de hayat kadınlarını ve zengin müşterilerini, dilencilerin önünden geçip giden Berlin’in zarif ve şık kadınlarını, savaş gazilerini, yani toplumun kaybedenlerini ve kazananlarını tuvale aktarmıştı. Grosz u bu resmi yapmaya iten temel neden, sosyal ayrımcılık karşısında duyduğu tiksintiyi gösterme isteğiyken, Dix'in itici gücü, insanlığın ne kadar batabileceğini görünce verdiği tepkiydi 

Larry Mcginity

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder