"Şiir" - Fernando Pessoa

 Ben felsefeden esinlenmiş bir şairdim, yoksa şiirsel yetilere sahip bir filozof değil. Şeylerdeki güzelliğe tutkuyla hayrandım; ayırt edilemeyenin ve minnacık ayrıntının içinde, evrenin şiirsel ruhunu algılıyordum.

Şiir her şeyde vardır... yeryüzünde ve denizde, göllerde ve nehir kıyılarında. Şehirlerde de şiire rastlanır - hiç inkar etmeye kalkmayın; benim için bu, oturduğum yerde bile aşikardır: bu masada, bu kağıt parçasında, bu mürekkep hokkasında; sokaktaki arabaların sarsıntısında, sokağın karşı tarafında, bir kasap dükkanının tabelasını boyayan işçinin küçücük, kaba ve gülünç hareketlerinin her birinde.

Benim içsel duyum beş duyuma öylesine hakimdir ki yaşamın nesnelerini başkalarından farklı gördüğüme eminim. Bir kapının anahtarı, duvardaki bir çivi, bir kedinin bıyıkları gibi gülünç şeylerde bile benim için son derece zengin bir anlam vardır -ya da vardı. Hiç tınmadan sokaktan geçen sıradan bir tavukla civcivlerinde bir tür tinsel tamlık bulurum. Sandalağacının kokusunda, bir çöp yığınının üzerine atılmış konserve kutularında, yol kenarındaki kanala düşmüş bir kibrit kutusunda, rüzgarlı bir günde uçuşan ve birbiri peşi sıra sokağa düşen, pis iki kağıt parçasında insani korkulardan daha derin bir anlam buluyorum.

Çünkü şiir uyuşukluktur; gökten düşen ve düşüşünün tamamen bilincindeki, gördükleri karşısında serseme dönmüş bir varlığın göz kamaşmasıdır. Tıpkı nesnelerin ruhunu tanımış ve bu geçmiş ilmi hatırlamaya çalışan, onları farklı veçhede, başka biçim ve durumlarda tanımış olduğunu hatırlayan, başka da bir şey hatırlamayan bir varlık gibi...


 Sessiz gölcüğü düşünüyorum
Suyu meltemle dalgalanan.
Ben mi her şeyi düşünüyorum,
Yoksa her şey mi unutmuş beni?

Gölcük bana hiçbir şey anlatmıyor.
Meltemi hissedemiyorum.
Mutlu muyum bilmiyorum,
Hatta mutlu olmak istiyor muyum.

Siz ey uyuyan sudaki
Gülümseyen kararsız dalgacıklar,
Ne demeye biricik hayatımı
Sadece düşlerden oluşturdum ki?

(4 Ağustos 1930)



     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder