" Eğer her şeyden korkuyorsan, bu kitabı oku, ama önce beni dinle: Eğer gülüyorsan, korkuyorsun da ondandır. Kitap sana cansız bir şey gibi gelebilir. Olabilir. Ama yine de eğer, olur ya, okumayı bilmiyorsan... korkman mı gerekirdi?... Yalnız mısın? Üşüyor musun? İnsanın ne kadar "sen", budala ve çıplak olduğunu biliyor musun? "
Devam etmek mi? istiyordum, ama aldırmıyordum şimdi. Yararı yok çünkü. Yazdığım sırada canımı sıkan şeyi söylüyorum: Her şey anlamsız mı acaba? Yoksa her şeyin bir anlamı mı var? Bunu düşünmek beni hasta ediyor. Sabahları uyanıyorum -milyonlarca insan gibi; kız çocukları, erkek çocukları, bebekler, yaşlılar; hiçbir zaman dağılmamış uykular... Ben ve bu milyonlar, bizim uyanmamızın bir anlamı var mı? Gizli bir anlamı? Elbette gizli! Ama hiçbir şeyin anlamı yoksa, boşuna çaba harcıyorum: kurnazlıklardan yararlanıp gerileyeceğim. Kendimi koyverip anlamsızlığa satacağım: Benim için bu, bana işkence eden, beni öldüren cellat; en ufak bir umut ışığı yok. Ama ya bir anlam varsa? Bugün bilmiyorum bunu. Yarın mı? Ne bileyim? Beni işkencem olmayan bir anlam düşünemiyorum, bakın bunu iyi biliyorum. Ve şimdilik: Anlamsızlık! Bay anlamsız yazıyor, deli olduğunu anlıyor: Bu korkunç bir şey. Ama deliliği, bu anlamsızlık -ansızın "ciddi"leştiği için- tam olarak "anlam mı? (hayır, Hegel'in bir deli kadının kutsaması ile bir ilgisi yok...) Yaşamım ancak anlamsız olması koşuluyla bir anlam taşır; deli olayım: Anlayabilen anlasın, ölen anlasın... böylece, varlık işte burada, nedenini bilmeden, soğuktan titreyerek... sonsuz büyüklük, gece onu kuşatıyor ve kesinlikle bile bile orada bulunuyor... "bilmemek" için. Ama TANRI? Onun hakkında ne diyorsunuz Rahat ve Güzel Konuşan baylar, İnançlı baylar? - Hiç olmazsa tanrı biliyor mu? TANRI, eğer "bilseydi" domuz olurdu. Tanrım (üzüntü içinde "yüreğime" bırakıyorum bunu) kurtarın beni, kör et onları! Öyküye devam edecek miyim?)
Bitirdim.
Kısa bir süre bizi taksinin içine hapseden uykudan hasta olarak ilk önce ben uyandım... Geriye kalansa ironi, ölümün uzun bekleyişi.
sf. 30, 31
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder