İntihar aptalca, ödlekçe
ve sefil bir eylemmiş, övülmeyecek, yüz kızartıcı bir çıkış yoluymuş,
varsın olsun; bu acılar değirmeninde öğütülmekten insanı kurtaracak en
aşağılık çare bile yürekten özlenmeye değerdi, büyüklük ve kahramanlık
oyununa yer yoktu bu konuda; geçici, küçük bir acı ile akıl almayacak
kadar yakıp kavurucu, sonsuz acı arasında kısaca bir seçme yapmam
gerekiyordu. Öylesine eziyetli, öylesine kaçık yaşamımda sık sık o soylu
Don Kişot gibi davrandım, onuru rahatlığa, kahramanlığı mantığa üstün tuttum. Yeter artık, bitsin bu!
sf. 66
...ölmek
için verdiğim karar belli bir saatte yaşanmış bir kapristen
kaynaklanmıyordu; zaman içinde olgunlaşmış, elle tutulur bir meyveydi,
yavaş yavaş gelişip büyümüş, bir ağırlık kazanmıştı, yazgının rüzgarında
hafifçe sallanıyordu, rüzgarın bir sonraki darbesinde düşecekti
ağaçtan.
Düş kırıklığına uğramış, yürüdüm;
nereye gittiğimi bilmiyordum, ne bir hedef vardı önümde, ne uğrunda çaba
harcayacağım bir şey ne de bir ödev. İğrençti tadı yaşamın, içimde epeydir biriken tiksintinin doruk noktasına ulaştığını duyumsuyordum, yaşam beni içinden kusup atmıştı. Hışımla bozbulanık kent içinde seğirtiyordum, sanki her şey balçık ve cenaze alayı kokuyordu. Yo, benim mezarımın başında cüppeleri
ve duygusal "Hristiyan kardeşler" sözleriyle o leş kargalarından
hiçbiri bulunmayacaktı! Ah, nereye baksam, düşüncelerimi nereye
yöneltsem, hiçbir yerde beni bekleyen bir sevinç, bana yollanmış bir
çağrı, beni kendine çekecek bir şey göremiyordum. Her şeye kokuşmuş bir
yıpranmışlığın, kokuşmuş yarı memnunlukların havası sinmişti; her şey
eskimiş, sararıp solmuştu, gri peltemsi,
tükenmiş durumdaydı her şey. Aziz tanrım, nasıl gerçekleşebildi bu?
Nasıl bu hallere düştüm ben? Kanatlanmış uçan benim gibi bir genç, bir
yazar, sanat perilerinin dostu, dünyayı gezip dolaşmış bir kişi, benim
gibi ateşli bir idealist? Nasıl da bu feci durum usuldan usuldan,
sinsice gelip çullandı üzerime, bu tutukluk, kendime ve herkese karşı bu
nefret, tüm duygulardaki bu tıkanıklık, bu koyu, lanet olası bezginlik,
yürekteki boşluğun ve umarsızlığın bu pis cehennemi?
sf. 70
...yüreğime
korku salan hayalet bana daha çok yaklaşmıştı, onu daha açık seçik
görmeye başlamıştım. Eve dönüştü bu hayalet, evdeki odama dönüştü,
sesimi çıkarmadan umarsızlığa katlanmaktı! Pek çok saat sağda solda
dolaştımsa da, hayaletin elinden yine de kurtaramadım kendimi; kapıma
dönüşün, üzeri kitaplarla dolu masama, sevgilimin resmi asılı divana
dönüşün elinden, usturayı kayışa çekip gırtlağımı keseceğim anın elinden
kurtaramadım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder