Michel Surya'nın Bataille Biyografisi: Ölüm Uğraşı

Herhangi bir biyografi yazarının karşı­laştığı temel sorunlardan biri, insanların pek çoğunun yaşamlarının tam anlamıyla sıradan oluşudur. Bir zamanlar, Diane Bataille'a, sonraki kocası Georges'un günlerini neler yaparak geçirdiğini sorduğumda, "Galiba, sadece şurada oturup, kitap oku­duğunu ve yazdığını söyleyebilirim" yanıtı­nı almıştım. Her şeyden önce, Georges Bataille, profesyonel bir kütüphaneciydi. Dışarı­ya arada bir çıktığında, bu ya bir araştırma, ya ders vermek ya da aile veya dost ziyaret­leri için olurdu. Michel Surya, bu ziyaretleri, Georges Bataille: La Mort â l’ouore için malzeme olarak kullanır ve mekanların Bataille için nasıl birer motif olabileceğini gösterir. Isle of Wight'ın manastır yaşamına duyulan bir anlık çekimi, Londra ve Henri Bergson ile karşılaşmanın zamansız bir kahkaha duygusunu, Madrid'in boğa güreşi ve  striptiz ile tanışma heyecanını, İtalya ve Avusturya'nın yasak aşk tutkusuyla savaşın önsezilerinin birbirine karıştığı ruh halini çağrıştırması gibi... İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, anlatım hızını kaybeder gibi olur ve yerini derlenmiş kitap kritiklerine ve tasarlanmış (ama ender olarak yazılabilmiş) kitaplara bırakır.

Bir yazarın biyografisini yazarken önce birtakım sorunlar vardır, özellikle söz konusu yazarın kendisini çevreleyen koşulların ayrıntıları ile ilgili dikkatsiz bir tarafı ve yaşamı ile ilgili fark ettiği doğrunun kendisine ait yorumunu vermeye kararlı bir tutum var ise. Bataille, "insanın terapide geldiği her yeni yerin", yazıda yeni bir yer olduğunu yaşayarak fark eden, ilk psikanaliz hastalarından biri olmuştur. Bataille'a Michel Leiris'in önerdiği ve gelenek dışı bir karakter olan analisti, Dr. Adrien Borel Bataille'ın kendi şiddet öğesi içeren takıntılarıyla yüzleşebilecek duruma gelene kadar apaçık işkence fotoğrafları göstererek hastasına kendi kendini inceleme cesareti kazandırmıştır. Bunun ilk sonucu, pornografik bir fantazya, Histoire de l'oeil, ardından kendi özyaşamından alıntılar içeren Reminisce Coincidences ve Le Petit başlıklı kısa yazının bulunduğu, kendi kişisel deneyimlerini aktardığı bir skandal roman gelmiştir. Ne var ki, kendi kendinin bilincinde Freudçu bir araştırmacı yazar olarak, kendisini gözleri görmeyen, felçli, idrarını tutma güçlüğü çeken ve ağzı çok laf yapan öz babası arasındaki ilişkiye ait sözde doğru itiraf gerçek bir yaşam hikâyesi olamayacak kadar kusursuz bir kurguya sahiptir; Surya'nın yaptığı araştırma sonucu bir paradoks ortaya çıkmaktadır, çünkü, Surya'nın bulguları, Bataille'in kendisini çalışmalarına ne denli az yansıttığı görüşüne dayanır.

Bataille'in romanlarında, birinci-kişi kahramanlar vardır, ancak onlar da diğer bütün yazarlarınki gibi, "oluşturulmuş" bir hayat yaşarlar. İtiraflar niteliğinde pek çok açılmaların yer aldığı Madame Edwarda ve Ma Mere de, gerçekten etkileyici birer kitap olan Histoire de l'oeil ve Le Mort ile aynı gerçek olmayan dünyayı paylaşırlar. Her ne kadar Le Bleu du ciel ve L'Abbe G, 1930'ların İspanya'sında ve savaş zamanı Fransa'sında geçse de, politik zemin, alkole düşkünlüğün, sürekli değişen fantezilerin puslu havasının içinden süzülerek gelmiş gibidir.




Michel Surya, yazarın dostları, ailesi, meslekten kişilerle görüşmüş, onlardan gelen yanıtları (çok fazla yanıtın, hazırlanmış yanıtlara benzerlikleri riski ile birlikte) bir çeşit oylama düzeneğinde gruplamıştır. Ve yavaş yavaş, bu dağınıklığın ve gizliliğin efsanesinin ayrıntıları ortaya çıkmaya başlamıştır: Bataille'ın frengili babasının varlığından çektiği acı, sevgilisi Colette Peignot'un ölümünde onun için ayin düzenlemeye kalkacak rahibi vurma tehdidi Acephale gizli toplantılarında insanın kurban edilmesi konusunda müsamaha gösterilmesi önerisi gibi. Bataille'ın cinsel alışkanlıkları, sağlığıyla ve işiyle ilgili sorunları, parasal ve kitaplarının basımıyla ilgili kaygılarına ilişkin, daha önce bilinenlerden daha fazla ayrıntı yakalamıştır. Ancak ilginçtir ki geldiği bu noktada bile Surya, çekingen bir dil kullanmıştır. Açıklayamadığı ya da açıklamak istemediği bazı anahtar ilişkiler olmuştur, bunlardan bir tanesi olağandışı kısa bir hikayedir - Bataille, sevgilisinin küçük oğlu, Jean Rollin'e, uyuması için anlattığı korku masalında, kızların, eteklerinin altında kurtları saklaması, Bataille'ın Denise le Rollin veya Colette Peignot ile rastgele yaşadığı aşk ilişkilerinden, potansiyel olarak daha ilginçtir. Bataille'ın bazı düşkünlüklerinin tarifi hayal kırıklığı yaşatacak kadar belirsizdir- bunun yerine Surya, Bataille'ın kendi vahiy tonlu ve heyecanlı ifade tarzını kullanır, böylelikle okuyucunun, sanki bir çıplak gezerler birliğinin düzenlediği somurtkan toplantılar serisini hayal etmesine izin verir. Özellikle Bataille'ın ailesinden, pek çok ikinci karakter, tam anlamıyla yaşama geçmez. Bir biyografi yazarının bilgi kaynaklarının sayma ve koruma gereksinimine ek olarak, bu kişilerin, gölgesinde yaşadıkları "büyük insanla" ilgili anlattıkları hikayelerin, herkes tarafından paylaşılan kutsal günahkar, kibar fanatik imgesine katkıda bulunduğundan emin olmak adına, bir rekabet içinde olmaları söz konusudur. Yine de bütün bu hakkında yazılmış satırların içinden Bataille'ın, düşünceli ama güvenirliği olmayan, aile bireyi olarak sıcak ama ilgisiz, aylık kazancını kumar ve kadınlarla çarçur eden, bir editör olarak hevesli ama yeterliliği olmayan, ve çoğunlukla geniş ve başarılı edebi ve politik hareketlere karşı gelmek amacıyla bir araya gelmiş küçük arkadaş gruplarının hiperaktif ve başarısız lideri olduğu ortaya çıkar.

Surya'nın araştırmasından, bir başarısızlık öyküsü gelişir ki, kitabın en etkileyici yönlerinden biri de Bataille'ın yazma güçlüğünü incelemiş olmasıdır. Bataille'ın yıl boyunca, düzinelerce eleştiri yazısı döktür­müş, durmaksızın iddialı kitaplardan ve se­rilerden hatta insan uygarlığı konusunda bir kitap yazmaktan bahsetmiş, ancak ya bu müthiş tasarılara ait yalnıza birkaç bölümü yayınlatmış ya da erotik fantezilerini profesyonel olarak ortaya koymaya çekindiğin­den, onları takma isimlerle bastırmıştı. İsmi­ni duyuran kitaplardan, L'Erotisme ve La Li­teratüre et le mal, kısa yazılardan oluşuyor­du; kendisi hiçbir zaman Histoire de l'oeil, Madame Edıvarda ve Ma Mere'in yazarlığını resmi olarak kabul etmedi ve iki "ciddi" ro­manı, Le Bleu du Ciel ve L'Abbe C., basıldık­ları tarih 1950'de, neredeyse görmezlikten gelinmişlerdi.

Eğer Bataille'ın kendi yaşamı hâlâ biraz anlaşılması zor ise de, onun düşünsel biyog­rafisi, yirminci yüzyıl Fransız kültür tarihi­nin bir yansıtıcısıdır. 1920'lerin sonunda ve 1930'ların başında, Documents ve La Criticjue sociale'de yazdığı yazıları, Freud ve Manc'ın sentezini yapmaya yönelik öncü girişimler­dendir. 1934'ün anti-faşist askeri grubu Contre-attaque'' başlatmasında Andre Breton'a yardımcı olmuş, sosyolojinin beyni ve kapalı bir topluluk olan College de Socioligie'de 1930'da verdiği derslerini Walter Benjamin izlemiştir. La Part maudite'de, Lascaux ve Manet üzerine, ilkel ve modern sa­nat ile ilgili yazdığı yazılar heyecan verici­dir. Surya, Bataille'ın, Simone Weil ve Breton ile politika ahlakı ve devrim taktikleri üzerine ve Boris Souvarine ve Jean Bernier gibi Trotskyci militanlarla sosyal kuram üzerine yaptığı birbirine girmiş olağanüstü tartışmaları izler. Ama yine de, önünde so­nunda, ün ve olaylar her zaman için Bataille'a yüzeyden dokunur ve onu bir çeşit eternel seconde- ikinci kişi yapar. O, Fransız kültür yaşamı için, istiridyenin içindeki inci değil, kumtaşıdır; Alexandre Kojeve'nin Hegel üzerine verdiği derslerin halka tanıtımını yapmış ve katılmıştır; ilk karısı Renoir'ın en tanınan aktrisi olmuştur ve boşandıktan sonra Jacques Lacan'la evlenmiştir; gerçek­ten önemli bir deneysel otobiyografi olan La Regle du jeu'nün yazarı Michel Leiris, arka­daşıdır.

Bu bağlantıların varlığı durumunda, Le­iris, Benjamin, Maurice Blanchot, Lacan ve Pierre Klossowski gibi kişilerin ilgili yazıla­rından, Surya'nın daha doyurucu bir tablo çıkarmamış olması, onun yerine aynı kişile­rin Bataille ile ilgili anılarının yorumsuz ve yumuşak ifadelerini ve Bataille'ın kendi re­torik yargılarını kaydetmesi biraz da olsa hayal kırıklığına neden olmaktadır. Surya, çalışması sırasında, eleştirerek yargılamayı sürekli ertelemiş, Bataille'ın yazılarının aynı yüksek nitelikte olduğunu varsaymış ve onun oluşumu, yazı sitili ve çalışması ile ilgi­li yaptığı yorumları giderek şiirsel bir özel­lik kazanmıştır. (Le Mort' un sterilize edilmiş bir incelemesi, Histoire de l'oeil'n kendi me­tafizik terimleri ile bir tekrarı, Sur Nietzsche'nin eleştirsellikten çok uzak bir yorumu ve Bataille'ın şiirinin, Rimbaud'ya benzerli­ği konusunda inandırıcılığı olmayan bir karşılaştırma.)

Bataille, yaşamının bir bölümünü yazıya aktarmış da olsa, bundan daha fazlası, zih­ninde yazılmıştı. Surya'nın başarısı, onun birbirinden kopuk yazıları ve yüzyılın karı­şıklığına rağmen, Bataille'ın yaşamını an­lamlı bir zemine oturtması olmuştur. Onun anlaşılması zor ve hükmedilmez yönergesi­ni, tırnak işaretleri ve dipnotlar ağından ge­çirerek dokunulmaz bir yere taşımış, yaşa­mını açık ve planlanmış bir çalışmaya dö­nüştürmüştür.

Peter Collier

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder