Kulübe Güncesi: Atay'ın Bir Düşü

 "Hikmet bu arada, 'deniz kıyısında bir kulübe yaparak orada çalışmaları gibi' kırsal bir özlemi dile getirdi. Albayın romatizmaları düşünülerek bu tasarıdan hemen vazgeçildi." (Tehlikeli Oyunlar)


Atay'ın bir düşü, Yıldız Ecevit'in kitabından:


Oğuz Atay'ın yalnız ve yaşam yorgunu olduğu dönemde en büyük düşlerinden birinin, büyük kentlerden uzakta, belki bir köyde, doğayla bütünleşerek yaşamak olduğunu söylüyordur arkadaşı Altay Gündüz. Yaşamı altı yaşından sonra büyük kentlerde geçmiştir. Doğal yaşamla en yakın teması ise ilk gençliğinde babasıyla birlikte, onun memleketi olan Devrekani'ye yaptıkları bir gezi sırasında olur. Kastamonu'nun bu kırsal yöresinde, Etçiler köyündeki akrabalarının yanında geçirdiği on beş günlük süre onu büyülemiştir. İçinde bulunduğu yoğun iş ortamından bunaldığı o günlerde, köyde kurulacak birlikte bir yaşam düşü ile ilgili senaryolar üretiyordur. Bu senaryolarda, Kastamonu yöresinin dağ köylerini model alıyordur. Dağdan toplanacak odunları taşıması gereken bir eşek ise, bu doğa düşlerinin ana figürlerinden biridir. Ancak onun düşlediği, yalnızlıkla perçinlenmiş bir robinsonad değildir; "Tutunamayanlar"ın Selim Işık'ı gibi içten ve naif bir coşkuyla tüm dostların bir arada yaşayabileceği alternatif bir yaşam biçimi kurguluyordur. Yine o yalnızlık döneminde evine sık uğradığı arkadaşlarından biri olan Altay Gündüz'un kayınpederi mimar Hikmet Koyunoğlu da bu oyuna katılmış ve içinde böyle bir yaşam biçiminin sürdürülebileceği düş evinin eskizini çizmiştir.



"Medeniyeti sevmiyorum," diyordur "Babama Mektup"ta:

"Bugünlere yetişebilseydin, sen de benim gibi televizyondan nefret ederdin sanıyorum. Ben, senin çıktığın köye dönmek istiyorum.. Ben senin uçsuz bucaksız tarlalar arasındaki küçük köyüne yakın bir yerde ..ahşap kirişli kerpiç bir evde yaşamak istiyorum. Evin resmini de tanıdık yaşlı bir mimara çizdirdim. Önünde 'hayat' denilen bir taşlık bulunan dağ evimde senin döneminde bilinmeyen ruhsal karışıklığımı yaşıyorum, kuyudan su çekiyorum ve eşeğime yüklediğim dallarla ocağımı yakıyorum. Çoğu zaman -sabit nazarlarla boşluğa baktığım zaman bu kerpiç evi daha ciddi bir biçimde düşünüyorum."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder