Kulübe Güncesi: Yabani Elmalar

 "Kasım ayının başında bir yamacın kenarından çıktığımda arsız ve genç bir elma ağacı gördüm. Kuşlar veya inekler tarafından ekilmiş, kaya ve seyrek ağaçlı ormanların arasından yükselmiş ve işlenmiş elmalar toplanırken bu ağaç hala soğuktan etkilenmemişti ve bolca meyve taşıyordu. Bu eski ve kuvvetli ağaççığın yanından geçtiğimde ve dallarında sallanan meyvesini gördüğümde, bu ağaca sonsuz saygı duyuyorum ve yiyemesem de doğaya bu armağan için minnettarım. Neredeyse tüm yabani elmalar güzeldir. Çıkıntı ve gamzelerinde akşam güneşinin kızıllığına rastlayacaksınız. Yaz güneşinin, elmanın kabuğundaki bazı yerlerinde lekeler bırakmadan geçip gitmesine ender rastlanır. Şahit olduğu sabahların ve akşamların anısını taşıyan bazı kırmızı lekeleri olacaktır; bazı lekeleri de bulutların ve gelip geçen sisli ve nemli günlerin hatırasına kararmış ve fazla olgunlaşmış olacaktır ve geniş, yeşil çayırlar doğanın özünü yansıtacaktır - yeşil çayırlar gibi dingin ve daha yumuşak bir tada işaret eden toprak sarısı ve de tepeler gibi kızıl kahverengine de rastlayacaksınız."


Thoreau / Yabani Elmalar


Meyveyle yüklü bir elma ağacı: Nasıl da huzurlu, nasıl da pitoresk. Ama bir de bakışınızın önündeki insancıl filtreyi kaldırarak bakalım. Doğanın köpürüşünü, çılgın gibi hareket eden sperm baloncuklarının nasıl da biteviye fışkırıp, bu çürümüş ve gayri insani kıyımın ortasında patladığını tahayyül edelim. Bizleri birer cinsel varlığa dönüştüren kitonyen dünyanın kara büyüsü; Hıristiyanlığın ilk günah olarak tanımladığı ve bizleri arındırabileceğini iddia ettiği daemonik kimlik budur işte. Doğa, varlığın kaynayıp fokurdayan aşırılığıdır. Doğa, Şeytanın bayram yeridir, bütün iblislerin şenliğidir. Doğada her şey erir. Nesneleri gördüğümüzü sanırız, oysa gözlerimiz yavaş ve sınırlıdır. Doğa uzun soluklar sonucunda çiçeklenir ve solar; okyanussu dalga hareketleriyle yükselir ve alçalır. Duygusal önyargılar olmaksızın kendini tamamıyla doğaya açan bir zihin, doğanın kaba maddeciliği ve huzursuz taşkınlığı içinde boğulacaktır.


Camille Paglia, Cinsellik ve Şiddet

 ya da Doğa ve Sanat başlıklı yazısından.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder