"Birileriyle beraber olmak, en iyileriyle bile olsa, kısa bir süre sonra yorucu ve tüketici bir hal alır. Yalnız olmayı seviyorum. Yalnızlıktan daha arkadaş canlısı bir arkadaş görmedim. Çoğu zaman, dışarı çıkıp insanların arasına karıştığımızda, evimizde olduğumuzdan daha yalnız oluruz. Düşünen veya çalışan bir insan her zaman yalnızdır, bırakın istediği yerde kalsın. Yalnızlık, kişiyle arkadaşlarının arasına giren millerle ölçülmez.
Gölde gürültülü kahkahalar atan dalgıçkuşundan ya da Walden Gölü'nün kendisinden daha yalnız değilim. Çayırdaki tek bir sığırkuyruğundan ya da hindibadan veya bir fasulye yaprağından, kuzukulağından, at sineğinden, yaban arısından daha yalnız değilim. Brook Değirmeni'nden veya bir rüzgargülünden, kutup yıldızından, güney rüzgarından, Nisan yağmurundan veya Ocak ayında eriyen buzlardan ya da yeni bir evdeki ilk örümcekten daha yalnız değilim.
Ormana geldikten birkaç hafta sonra, insanlardan uzak olmanın huzurlu ve sağlıklı bir yaşam için ille de gerekli olduğuna dair kuşkuya düşmüştüm. Bir saat sürmüştü. Yalnız olmak gayet nahoş bir şeydi. Fakat aynı zamanda ruh halimdeki hafif bir çılgınlığın da farkındaydım ve iyileşeceğimi seziyordum. Hafif bir yağmurun ortasında, bu düşünceler baskın gelirken birden doğa'nın tatlı ve iyi arkadaşlığının farkına vardım. Birdenbire damlaların şıpırtısında, evimin etrafındaki her ses ve görünüşte sonsuz ve olağanüstü bir dostluk hissettim, beni besleyen bir atmosfere benziyordu. İnsanlara yakın olmaya dair hayal ettiğim tüm avantajlar anlamsız görünmeye başladı ve o günden beri bunun üstüne bir daha düşünmedim. Her bir küçük çam iğnesi sempatiyle genişledi ve büyüdü ve benimle arkadaş oldu. Vahşi ve kasvetli demeye alışkın olduğumuz yerlerde bile bana akraba olan bir şeylerin varlığını ayırt ediyor, seziyordum; ayrıca kan bağı açısından kendime en yakın ve en insani bulduğum şey bir insan ya da kasabalı değildi. Artık hiçbir yerin bana yabancı gelmeyeceğini düşünüyordum."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder