Johann Peter Hebel, bir defasında yazar ki: “-Kendi kendimize ister itiraf edelim, ister etmeyelim- biz, eterde çiçek açıp meyve verebilmek için kökleriyle topraktan yükselmek zorunda olan bitkileriz”
Şair şunu söylemek ister: Hakikaten şen ve şifalı insan eserinin yetişmesi gereken yerde insan, vatan toprağının derinliğinden etere doğru yukarıya çıkıp yükselmek zorundadır. Burada eter, yüksek göğün serbest havası, ruhun açık alanı anlamına gelir.
Tefekkür ederek şunu soracağız: Johann Peter Hebel’in söylediği şeyin günümüzdeki durumu nedir? Yer ile gök arasında insanın şu sakin iskanı hâlâ var mıdır? Ülkenin üstünde düşünceye dalan bir ruh hükmeder mi hâlâ? Toprağında insanın her daim bulunduğu, yani toprağa meskûn olduğu sağlam köklü vatan var mıdır?
Her saat ve her gün, radyo ve televizyon istasyonlarınca büyülenmişler. Her hafta film, hiçbir dünya olmayan bir dünyayı uyduran, alışılmamış, çoğu kez sıradan tasavvur mahallelerine alıp götürür onları. Her yerde, “resimli gazete” bulunur. Modern teknik haberleşme araçlarının insanı her saat onlarla cezbettiği, saldırdığı ve sürüklediği her şey, işte tüm bunlar bugün insana, çiftlik çevresindeki hususi tarladan, vatanın üstündeki gökten, gece ile gündüzün akışından, köydeki örf ve adetten, vatan dünyasının geleneğinden çok daha yakındır.
Vatan toprağına meskûniyetin kaybı, biz hepimizin içine doğduğu çağın ruhundan kaynaklanır.
Tefekkür ederek şunu soracağız: Durum böyleyse, insan eseri gelecekte büyüyüp gelişmiş bir vatan toprağından yetişerek insan etere, yani göğün ve ruhun genişliğine yükselebilir mi? Ya da her şey, planlamanın ve hesaplamanın, organizasyonun ve otomatik işletmenin kıskacına girecek mi?
Çağımızda esasen ne oluyor? Çağımızın karakteri nedir?
Doğa, modern teknik ve endüstri için biricik, devasa bir yakıt istasyonuna, enerji kaynağına dönüşür.
Bugün film ve televizyon tekniği, trafik, bilhassa uçuş tekniği olarak, haberleşme tekniği, tıp tekniği, gıda tekniği olarak bildiğimiz şey, muhtemelen sadece kaba bir başlangıç evresini gösterir. Gelecek olan köklü değişimleri, kimse bilemez. Tekniğin gelişimi bu arada gittikçe daha hızlı cereyan edecek ve hiçbir yerde durdurulamayacak. Hayatın bütün alanlarında insan, teknik aygıtların ve otomatların güçleri tarafından hep daha sıkı bir biçimde kuşatılacaktır. Her yerde ve her anda teknik tesis ve kuruluşların herhangi bir şeklinde insanı meşgul edip zorlayan, zincirleyen, sürükleyip götüren ve sıkıştırıp rahatsız eden güçler, işte bu güçler, çoktan insanın irade ve karar yeteneğini aşarak büyümüşlerdir.
Günümüzde herkes, teknik dünya hakkındaki bu konuşmanın değindiği şeyi becerikli yönetilen her resimli gazetede sonradan okuyabilir ya da radyoda dinleyebilir. Ama meselenin bir yönü vardır ki, biz bir şeyi dinledik ve okuduk, yani sırf biliyoruz; meselenin bir diğer yönü de, dinleneni ve okunanı idrak edip etmediğimiz, yani şüpheyle düşünüp düşünmediğimizdir.
Atom çağının insanı, tekniğin durdurulamaz üstün gücüne korumasız ve çaresiz teslim edilmiş olacak. Bugünün insanı, sırf hesaplayan düşünme karşısında sükûnetle düşünmeyi ortaya koymaktan vazgeçerse, atom çağının insanı olur.
Vatan toprağına eski meskûniyet çoktan kaybolup giderse, yeni bir temel ve zemin, yani insan varlığının ve bütün eserinin yeni bir tarzda ve hatta atom çağında yetişebileceği bir temel ve zemin insana yeniden sunulamaz mı?Vatan toprağına gelecekteki meskûniyetin temeli ve zemini ne olacak?
*
Görsel: Heidegger'in Kulübesi
*
Olmaya Bırakılmışlık'tan
*
Heimat: “Yurt”. “doğum yeri” veya memleket, adiyet anlamlarını da içine alır. Aynı zamanda Alman felsefesi ve tarihi açısından sorunlu da bir kavram, Sharr'ın kitabından kısa bir değiniyi buraya bırakıyorum: "Heimat [Vatan] (yuvaya-adanma}, bölge, ulus ve dil açık bir biçimde birbirleriyle bağlantılıdır. Bazıları yirminci yüzyıl içinde Hölderlin, Herder ve Nietzsche gibi yazarların bir birleşiminin, Hitler'i önceden şekillendiren ve onun gaddar retoriği tarafından istila edilmiş olan entelektüel alanı kuran bir Sonderweg, Nazizme giden özel bir Alman patikası, açılmasına yardımcı olduğu konusunda tartışmışlardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder