A 110

Pazar Yerindeki Sinekler Üstüne

Yalnızlığına kaç, dostum! Seni büyük adamların gürültüsünden sersemlemiş, küçüklerin iğneleriyle de delik deşik olmuş görüyorum.

Seninle nasıl susulacağını pek iyi bilir orman ve kaya. O sevdiğin ağaca benze yine sen. o geniş dallıya: sessiz ve dinlercesine sarkar o, denizin üstüne.

Yalnızlığın bittiği yerde, pazar yeri başlar; pazar yerinin başladığı yerdeyse, büyük oyuncuların gürültüsü ve ağılı sineklerin vızıltısı başlar.

Dünyada en iyi şeyler dahi, göstereni olmazsa, değersizdirler: bu göstericilere büyük adam der halk.

Halk pek anlamaz büyükten, yani: yaratıcılıktan. Ama büyük şeylerin bütün göstericilerinden ve oyuncularından hoşlanır.

Yeni değerler yaratanların çevresinde döner dünya: — görünmeden döner. Oysa oyuncuların çevresinde döner halk ve şan: «dünyanın gidişi» böyledir.

Ruh vardır oyuncuda, ama ruhun vicdanı pek yoktur. O hep, en çok inandırdığı şeye inanır, — kendine inandırdığı!

Yarın buna inanır, öbürgün başkasına. Keskin gözleri vardır halk gibi, ve değişken huyları.

Devirmek. — onca tanıtlamaktır bu. Çıldırtmak, — onca kandırmaktır bu. Ve onca kan. bütün kanıtların en iyisidir.

Ancak duyarlı kulaklara sızan gerçeğe, yalan ve hiç der o. Gerçek, dünyada büyük gürültü koparan tanrılara inanır o ancak!

Gösterişli soytarılarla doludur pazar yeri. — ve halk övünür büyük adamlarıyla! Bunlar onca, ânın efendileridirler.

Fakat ân onu sıkıştırır, o da seni sıkıştırır. Ve senden Evet ya da Hayır İster. Yazık, «...yana olma» ile «...karşı olma» arasına mı koymak istiyorsun iskemleni?

Bu dediği dedik, bu sıkıcı kişileri kıskanma, ey gerçek tutkunu! Dediği dedik kişinin koluna hiçbir zaman asılmamıştır gerçek.

Bu apansız kişiler yüzünden, güvenliğine dön: kişiyi ancak pazar yerinde bastırır. Evet mi? Hayır mı?

Ağır duyuşludur bütün derin kaynaklar: derinliklerine düşenin ne olduğunu anlamak için uzun süre beklemeleri gerekir.

Arture 110 (1967)


Pazar yerinden ve şandan uzakta yer alır büyük olan her şey: hep pazar yerinden ve şandan uzakta barınmıştır yeni değerler yaratanlar.

Yalnızlığına kaç, dostum: görüyorum ki her yerini ağılı sinekler sokmuş. Sert ve sağlam bir havanın estiği yere kaç!

Yalnızlığına kaç! Sen küçük ve acınacak kişilere pek yakın yaşadın. Onların göze görünmez öçlerinden kaç! Onlar sana karşı öcden başka bir şey değildirler.

Artık el kaldırma onlara! Sayısızdır onlar, hem senin yazgın sinek kovmak değildir ki.

Sayısızdır küçük ve acınacak kişiler, nice mağrur yapıların yıkımı olmuştur yağmur damlatan ve yabanıl otlar.

Sen taş değilsin, ama sayısız damlalar seni şimdiden oymuşlar. Sayısız damlalardan yarılıp parçalanacaksın daha.

Görüyorum ki ağılı sinekler bitirmiş seni: görüyorum ki kan akıyor deşilmiş bin bir yerinden; ve gururun kızmak dahi istemiyor.

Senden kan isterler tam bir suçsuzluk içre; kansız canları kana susamıştır, — ve sokarlar bundan ötürü, tam bir suçsuzluk içre.

Ama sen, ey derin kişi, küçük yaraların acısını dahi pek derin duyarsın: ve daha iyileşmeden, aynı ağılı kurt elinin üstünde yürümektedir.

Bu pis boğazları öldüremeyecek kadar gururlusun sen. Ama sakın, onların bütün ağılı haksızlıklarına katlanmak senin alın-yazın olmasın!

Onlar senin çevrende övgüleriyle dahi vızıldarlar: yılışkanlıktır onların övgüsü. Onlar senin derine ve kanına yakın olmak isterler.

Sana Tanrı ya da şeytanmışsın gibi yaltaklanırlar; senin önünde, sanki Tanrı ya da şeytan karşısındaymış gibi sızlanırlar. Neye yarar ki! Yaltaklananlar ve sızlananlardır onlar, o kadar.

Ve sık sık sevimli görünürler sana. Fakat bu öteden beri korkakların kurnazlığıdır. Evet, korkaklar kurnaz olurlar!

Seni dar gönülleriyle çok düşünürler, — hep kuşkulanırlar senden! Çok düşünülen her şey, kuşkuyla düşünülür.

Seni erdemlerin yüzünden cezalandırırlar. Yürekten bağışladıkları ancak, yanlışlarındır.

Sen yumuşak ve doğru olduğun için, dersin: «Suçsuzdur onlar küçük varlıkları içre.» Fakat onların dar gönülleri düşünür: «Suçludur bütün büyük varlıklar.»

Sen onlara yumuşak davranırken dahi, kendilerini horgördüğünü sanırlar; ve senin iyiliğini gizli kötülüklerle öderler.

Senin sessiz gururun onların beğenisine hep aykırıdır; bir kez olsun hafiflik etmek alçak gönüllülüğünü gösterirsen, sevinirler.

Biz, bir kişide bulduğumuz şeyi, onda alevlendiririz de. Onun için sakın küçüklerden!

Senin önünde kendilerini küçük bulurlar ve alçaklıkları sana karşı bir görünmez öc içre parıl parıl yanar.

Görmedin mi, sen yanlarına varınca sık sık nasıl sustuklarını. ve güçlerinin, sönen bir ateşin dumanı gibi, onlardan nasıl ayrıldığını?

Evet, dostum komşularının tedirgin vicdanısın sen; çünkü onlar senin dengin değildirler. Bunun için senden nefret ederler ve kanını emmeye can atarlar.

Senin komşuların hep ağılı sinekler olacaktır; sende büyük olan, — işte bu, onları daha bir ağılı, daha bir sineksi kılacaktır.

Yalnızlığına kaç dostum, — ve oraya, sert ve sağlam bir havanın estiği yere. Senin yazgın sinek kovmak değildir.

Böyle buyurdu Zerdüşt.

Çeviri: Turan Oflazoğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder