CLXXXIII

İyi dindar sevdiği, değer verdiği inançsız tanıdığını imanına çağırıyor, onu ikna etmeye çalışıyor. Israr etmiyor ama, durmayı biliyor. İyi agnostik, iyi tanrıtanımaz sevdiği, değer verdiği dindar tanıdığını anlama çabası veriyor, onu yolundan döndürmeye ya da şüpheye düşürmeye niyetlenmiyor. “İyi”lerden sözediyorum, çünkü “kötü”leri üzerlerinde düşünülmeye değer bulmakla birlikte, sevmiyorum. “İyi” oluşun bir sınırı var demek. Hem de nasıl var.

Ailemde inançsız kimse yoktu. Ortaöğrenim yıllarımı, inanç eksenli bir okulda geçirdim. En yakın dostlarımdan biri, kırk yılı aşkın süredir sevgi ve saygıyla bağlı kaldığım Leslie Anagnan, akıllı ve derin bir mümin. Yoluma beni Tanrı fikrinden, imandan uzaklaştıracak herhangi bir insan çıkmaksızın, çok genç yaşta inancımı yitirdim, o gün bugün öyle yaşadım, yaşıyorum. Beni tanıyanlar, yazdıklarımı okuyanlar, dinlere karşı ama kültürlerine yakından meraklı, iyi dindarlara gerçekten saygılı olduğumu görmüşlerdir sanıyorum.

Şunu anladım, yılların içinde: İyi agnostikin iyi inanç sahibini anlaması daha kolay da, tersi olanaksız. Terbiyeleri gereği anlayış gösteriyorlar, bir noktadan önce ya da sonra zorlamıyorlar karşılarındakini, ama anlamıyorlar: İnanç, doğası gereği, inançsızlığı anlama yetisinin gelişmesine engel.

Son, Cahit Koytak’la kısa yazışmamızda gördüm bunu. Nereye tutunabileceğimi soruyor gibiydi satır aralarında. Hiçbir yere: Bizim gibiler, bir boşluğun ortasında ağır ağır düştüklerinin farkındadır.

Şehir Meydanında
 Fıçı Yuvarlamak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder