"Sağduyu”
Her biri yaklaşık yüz milyar yıldız içeren en az yüz milyar galaksiden oluşan bu koca evrende, başka yıldızların çevresinde dönen başka gezegenlerde yaşam yok mu? Peki varsa: Bu gezegenlerde yaşayan organizmaların evrimi sırasında akıl ve bilinç ortaya çıkmadı mı? Şunu içtenlikle kabul etmeliyiz ki, bu konuda büsbütün cahiliz. Hiçbir gözlem verisi, Dünya’dan başka yerde yaşamın olduğunu kesin olarak söylememize izin vermiyor. En iyi cihazlarla (binlerce ışık yılı uzaklıktaki kaynaklardan gelen sinyalleri alabilecek kapasitede cihazlar) saatlerce yapılan onca dinlemeye karşın radyoteleskoplarımız hiçbir mesaj almadı, “küçük yeşil adamlar”ın dünyaya ayak basışını anlatan hiçbir hikâye yaygınlaşmak için gerekli inandırıcılık eşiğini aşamadı daha. Yeni gökbilimsel araştırma programları sayesinde, önümüzdeki birkaç on yıl içinde, bu sorulara bir cevap alabileceğiz. Ama şimdilik, bu konuda hiçbir kesin bilgimiz olmadığını kabul etmemiz gerek.
Yine de bu, bizim kurgu yapmamıza engel değil... Dünya dışı yaşamın çok büyük olasılıkla varolduğunu söylemez miyiz? Evrende en az bir kez yaşamın ortaya çıktığı (bizde!) gerçeğinden hareketle, kimilerinin ileri sürdüğü gibi, onca olası yer varken yaşamın yalnızca bir yerde olması usa aykırı değil mi?
İyi ama “sağduyu”, “mantıksal çıkarım” ve olasılık gibi alışılmış popüler dayanaklar bu bağlamda kullanılabilir mi? Bu tür dayanaklar birtakım güçlükler içerir; öncelikle kabul etmeliyiz ki, “sağduyu” kavramı insani bir kavramdır ve alabildiğine özneldir; dolayısıyla, buna dayalı her tür çıkarım ister istemez görece bir değer taşıyacak, herkese yaygınlaştırılamayacaktır. Dahası evrenin “usa uygun” olmak gibi bir derdi de yok! O neyse o; bizim usumuz ona uyum sağlamalı...
İkinci güçlük, olasılık kavramının kullanımından ileri geliyor. Bu kavram, ancak bütün seçenekleri bilinen bir durumda geçerlilik kazanabilir. Mesela kumarhanede zar atan bir oyuncu, bir “üç” elde etme olasılığını hesaplayabilir, çünkü attığı zarın altı yüzü vardır. Bu durumda, bir üç elde etme olasılığı altıda birdir. Ama kaç yüzü olduğunu söylemediğiniz bir zar verirseniz ona, olasılık hesabını yapması olanaksızlaşır. Temel bir bilgiden -atışının olası sonuçlarının sayısından- yoksun kalır böyle bir durumda. Öyleyse Dünya’da cansız maddeden canlı maddeye geçişe olanak sağlayan süreçlerin tamamını ve nasıl işlediklerini şimdilik tam olarak bilemediğimiz için, herhangi bir başka gezegen ortamında yaşamın ortaya çıkma olasılığını hesaplamayı bir yana bırakmalıyız.
Evrenin boyutu ve üzerinde yaşanabilecek gezegenlerin sayısı ne olursa olsun, yaşamın Dünya’da ortaya çıkmış olması, evrende başka yerde de varolma olasılığı hakkında hiçbir bilgi vermez bize.
*
Hubert Reeves
Gökyüzüne ve Yaşama
İlişkin Yazılar
Üç Pencere Yaklaşımı
Büyük teleskopların gözlemleri sayesinde, evrenimizin keşfinde hızla ilerliyoruz. Özellikle de, kozmosun bir özelliğine ilişkin bulduklarımız karşısında büyük bir şaşkınlık duyuyoruz: Onun devasa benzeşikliği. Bizden milyarlarca ışık yılı uzağa kadar maddenin görünümünde ve davranışında büyük benzerlikler ortaya çıkıyor. Hemen her yerde büyük ölçüde —ama bütünüyle değil- aynı. Hem büyük yapılar düzeyinde (galaksiler, bulutumsular, yıldızlar) hem de küçük yapılar düzeyinde (moleküller, atomlar, temel partiküller). Maddeyi yöneten yasalar da her yerde aynı.
Gökbilimsel görüntülemeyle dünyayı, “büyük pencere” diye adlandırabileceğimiz yerden gözlemleyebiliyoruz. Evrenin bir tür takımada olduğunu, galaksilerin de bu takımadayı meydana getiren adalar olduğunu görüyoruz. Biçimlerine göre gruplandırıyoruz galaksileri: Spiral, eliptik, düzensiz... Evrenin yaşı ilerledikçe bu biçimler de değişiyor tabii. Sonra galaksilerde bir sürü yıldız görüyoruz; bunları da sıcaklıklarına, renklerine ve başka parametrelere göre sınıflandırıyoruz. Ama bir galaksiden ötekine yıldızlar büyük benzerlikler gösteriyor.
Spektroskoplar aracılığıyla yıldızların ışığını inceleyerek açtığımız “küçük pencereden” de atom ve molekülleri gözlemleyip listeleyebiliyoruz. Sonuç dikkat çekici: Her yerde aynı atomları buluyoruz; dünyamızdaki fizik laboratuvarlarındakilerle aynı atomlar! Dünya’da bulamadığımız hiçbir atomun varlığını saptamadık gökte, en azından kozmosun gözlemlenebilir sınırları içinde (helyum hariç, onu önce Güneş’te bulduk, daha sonra Dünya’da).
Aynı şekilde, radyoastronomi de galaksimizde, başka birçok komşu galakside olduğu gibi, kimyacılarımızın yakından bildiği yıldızlar arası moleküllerin varlığını gösterdi. Çarpıcı bir bulgu: İçinde üç ya da dörtten fazla atom bulunan bütün moleküller -bazılarının yüz atomu var- önemli sayıda karbon atomu içeriyor. Öyleyse karbon, Dünya’da da gökte de molekül mimarilerinin favori elementi galiba.
Geriye, üçüncü pencereden, yani atomlar ile galaksiler arasındaki ara boyutlardaki yapılara açılan pencereden yapabileceğimiz gözlemler kalıyor. Başka deyişle, virüslerden balinalara kadar yaşayan organizmaları gösteren pencere. Ancak bu pencere hala bize kapalı, yaşamın bizim gezegenimizden başka yerde de olup olmadığını bugün bilemiyor olmamızın nedeni de bu zaten. İddialı uzay araştırma programları sayesinde çok geçmeden açılır belki bu pencere de!
Yine de küçük ve büyük pencereden yapılan gözlemlerin sonuçları kabul edilebilir bir dayanak koyuyor ortaya: Kozmik benzeşiklik dayanağı. Biraz daha açıklayalım: Gerek makro yapılarda gerekse de mikro yapılarda gözlemlenen büyük benzerlikler dikkate alındığında, ara yapıların da Dünya’da bize tanıdık olan yapılarla birtakım benzerlikler gösterdiği varsayılabilir. Farklı yaşam biçimleri, eğer varsa, kuşkusuz büyük bir çeşitliliği ortaya çıkartacaktır (tıpkı Dünya’da olduğu gibi), ama çok sayıda ortak özellik de içerecektir. Canlıların her koşulda yaşamın gereklerine bağlı zorunlulukları yerine getiriyor olmaları, bu önermeyi destekler zaten; tüm canlılar enerji tüketmek, rekabet etmek, üremek, vb. zorundadır.
Yapıların benzeşikliğini ortaya koyan bu dayanak, dünya dışında yaşam olduğu iddiasını destekleme konusunda ne işe yarar? Bana kalırsa, böyle bir şey ancak esin verir, o kadar. Konunun daha çok tartışılacak yönü var...
*
Hubert Reeves
Gökyüzüne ve Yaşama
İlişkin Yazılar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder