D.P. Bobon’a bir mektuptan parçalar:


"(...) Aramızda geçen konuşmalardan ve bana sorduğun sorulardan sonra yazılacak pek çok şey olduğuna inanıyorum. Öncelikle Dr. Ferdiere'in New York'taki ‘Konferans ve Satış-Sergisi’ne geliyorum. Bu sergiye katılmayacağım. Kaba bir dille söylersek, hastalıklı bir sanatçı olarak kabul edilmek istemiyorum! Arture’lerin bu çerçevede satılmasını kabul edersem kendimi aldatmış olurdum. Neden?..

Hayatımın ve çalışmalarımın ilgi duyduğun bu dönemi (ki bu ikisini, hayatımı ve çalışmamı, ayrı görmüyorum) 1967 sonbaharına kadar sürdü...

Bu döneme, oldukça bilinçli bir biçimde ben de ilgi duyuyordum. Kendi tarzımda Leonardo da Vinci’nin, Marquis de Sade’ın, Nietzsche'nin, Baudelaire’in, Van Gogh’un, Maupassant'ın, Antonin Artaud'nun vb. portrelerini yapmam boşuna değildi ve biraz da amatör bir psikiyatr gibi çalışmıştım...
‘Anılarımın’ bu versiyonu...

Sonuçta, çok düzensiz ve çalkantılı bir hayat. Ve bütün bunların, bir mevsim, alkol ve haşhaşla zehirlenmiş bir bedenden, bu soyut arture dizisiyle birlikte patlayışı! (H. Michaux’nun ve Doğu manzara minyatürlerinin etkisi).

Bunlar işin fiziksel, fizyolojik yönü. Zihinsel ve sanatsal yönünü açıklamak kolay.

(...) Bununla bir kitap manyağı olduğumu ve hayatımda (çalışmamda), seçtiğim şair, düşünür ve bilim adamlarının beni her zaman çok etkilediklerini söylemek istiyorum.

(...) Böylece, beni yeni bir teknik bulmaya, icad etmeye iten etkenleri, nedenleri aramak için henüz bir lise öğrencisi olduğum 1949-50 yıllarına dönüyorum.

Esas itibariyle utangaç, içine kapanık, bastırdığı duygularıyla topluma uyum gösteremeyen bir çocuktum. Daha o zamanlar bütün Rus, Alman, Fransız, Latin, Yunan, vb. klasiklerini devirmiştim. Ve dahası, tuhaf şey, S. Freud'un çevrilmiş tüm eserleri kendimi yeteri kadar tanımama yardım ediyordu.

Bu ruh hali içinde taş parçacıklarını, çiçekleri, otları sürterek resim yapmaya başladım, ve “İlişki, Davranış, Sıkıntılara Övgü" dizisi oluştu.Bu tablolarda insan figürleri görünmüyordu. İnsanileşmiş bir hayvan dünyasıydı bu.

1955’te yeni bir teknikle hazırlanmış başka bir dizi: "İnsanlı Günler". İnsanın bu hayvanlar dünyasına girişiydi bunlar. Velhasıl büyük bir ilerleme!

(...) Bu noktada yaklaşık iki yıl için sanat faaliyetinden bir kopuş (1956-1957). Marquis de Sade, Baudelaire, Lautreamont, Rimbaud okumaları 1958’de yeniden çalışmaya başlamamı sağlıyor... Yeni bir dizi: “Phallisme" (Fallizm). Erotik bir dünya, büyük cinsel dürtüler, çoğunlukla otobiyografik eserler.

(...) Bir taraftan çalışmalarıma devam ederken... Kafka, Michaux, A. Artaud, A. Jarry ve Nietzsche okumaya başlıyorum... 1960'tan 1967'ye uzanan bu dönem, kısaca söylemek gerekirse, Nietzscheci! Paris'te G. Bataille, M. Leiris gibi bazı Fransız Nietzschecilerini keşfetmeme ve A. Jarry’nin (onun bilimlerin bilimi: Patafizik), Raymond Roussel’in ve “anlam-dışı” edebiyatın güçlü etkilerine rağmen, esas olarak Nietzscheci kaldım. Velhasıl, 1967 ilkbaharında dahi, Nietzsche okumalarımdan parçalar hala defterime kayıtlı: İnsandan tiksinmem... her zaman benim en büyük zaafım oldu..."

Burada anarşistlerin yazdığı ve anarşistler üzerine yazılmış yazıları okuduğumu vurgulamalıyım. Böylece toplumdışı, yıkıcı, gayr-ı insani, sınırsız politik özgürlük yanlısı, artürik, patafizik, psikiyARTik, Nietzscheci küçük bir hayat seçmiştim kendime... Ta ki 1967 yılının sonunda Marx’a, diyalektik maddeciliğe erişene dek...”

6-18 Kasım, 1969
YÜKSEL ARSLAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder