"Daha önce yanımda bir kadınla uyanmadığımı, sevdiğim kadınların beni asla ciddiye almadıklarını ve doyuma ermiş bir kadının erkeğe yönelen o minnettar bakışını görmediğimi söyleyebilir miyim sana, aşkım."
Çabucak boşalıveren şu adam olarak doğmasa çok daha iyi olurdu.
İntiharı haklı gösteren bir kusur bu.
İşte sevgili dostum Pavese'nin durumu. Yaşama Uğraşı'na kendisi tarafından korkunç bir açıklıkla verilen özeti! Tragedya mı, komedya mı? Bu konuda hiç doktora danışmadığına göre, ikisi birden diyebilirim.
"Aradığım şeyin, yalnızca daha önce gördüğüm bir şeyi görmek olduğunu açıklayabilir miydim birine? Yük arabaları görmek, ambar görmek, fıçı görmek, demir parmaklık görmek, hindiba görmek, mavi kareli bir mendil, su matarası, bir kazma sapı görmek olduğunu? Yüzler de hoşuma gidiyordu böyle, onları hep görmüş olduğum şekilde: kırışıklarla dolu yaşlı yüzler, güvercinlik biçiminde damlar. Benim için, mevsimler geçiyordu, yıllar değil. Rastladığım şeyler ve konuşmalar öncekilerle ne kadar aynı olursa, -kızıl sıcaklar, panayırlar, eski, dünyanın yaratılışından önceki hasatlar- o kadar haz duyuyordum. Çorbalar, şişeler, budama bıçakları, harman yerindeki ağaç gövdeleri için de aynı şey geçerliydi."
"Yaşamak kadar basit, ya da... “Söz yok. Bir tavır. Yazmayacağım artık." (18 Ağustos 1950)
Yine de:
[...] "bir tek kitapları görüyor, bir tek kitaplarda, kitaplarla yaşamayı biliyor artık, kitaplarla akıl yürütüyor, kitaplarla seviyor, hep kitaplarla uyuyor, onlarla birlikte yiyor: Kısacası, Cesare Pavese. kitap-insan."
"Bu anlatılardaki kişiler (Tepelerdeki Şeytan, Ay ve Şenlik Ateşleri) tamamen baştan savma, birer ad. birer tip hepsi, o kadar: Bir ağaçla, bir evle, bir fırtınayla, bir hava saldırısıyla aynı düzlemdeler."
(A 630 ve A 650). Kendisi bir türlü evlenememiş, güzel İtalyan kadınlara aşık olmuş, evlenme teklif etmiş, ama erken boşalma sorunu varmış. Tanzanya'da evlilik dansında kullanılan ahşap bir nesneyi çizdim: Bir tarafı penis biçimindeki bir maske, öteki tarafındaki parçada vajina deliği var. İplerle birbirine bağlanmışlar, birinin ötekinin içine girmesi gerekiyor. (Düzüşmeye öykünüyorlar, ardından da düzüşüyorlar!) Bir Piemonte manzarası çizdim, tepeler, bağlar, meyve ağaçları. Durmadan o tepelerden söz ediyor. Orada doğmuş, güzel bir manzarayı andırıyor. Nerval'i anımsatan bir kule diktim oraya: 'Kapkaranlığım ben. - Dulum. - Avunmayanım...' 1950'de intihar etmiş... İnsan hayatında cinsellik nasıl da önemli! Normal olmadığında, sonu... intihara ya da deliliğe varıyor!’
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder