Arture 557: Maupassant
Tam tarihini veremeyeceğim, ama 1890'a doğruydu sanırım. Paris'te, Maupassant'ın delirdiği yolunda bir söylenti yayılıverdi. [...] Uzmanlar, kokuşmuş bir et parçasına üşüşen koca sinekler gibi atıldılar Maupassant "vakası"na. Daha hastaneye bile yatırılmamışken onu deli ilan etmek istediler. (Leon Fontaine)
Sevgili dostum,
Maupassant, tıpkı Nietzsche gibi, sağlıklı bir adamı yavaş ama kesin adımlarla genel felce götüren 19. yüzyıl salgınlarından birine, basbayağı frengiye yakalanmıştı.
Ne istiyorsunuz, tüm inançlar sizin, tüm o safça inanışlar diyelim, bendeyse bir tane bile yok. En düş kırıcı ve en çok düşkırıklığına uğramış insanım; duygusallıktan ve şiirsel olmaktan en uzak olan benim. Aşkı dinler arasında, dinleri de insanlığın içine düştüğü en büyük aptallıklar arasında sayıyorum. Şoka mı girdiniz, Madam?
Schopenhauer'e delice hayranım, onun aşk kuramı en kabul edilebilir olanı gibi geliyor. Varlık isteyen doğa, üreme tuzağının çevresine duygu yemini serpiştirmiş. (Maupassant)
İkide bir, evime dönerken, ikizimi görüyorum. Kapımı açıyorum ve bakıyorum koltuğumda oturmuşum. Bu olay daha gerçekleşirken bir sanrı olduğunun farkındayım. İlginç mi? Ve bir parça olsun sağduyusu kalmamış olsa, ne kadar korkar insan! (Maupassant)
Ve o aynada, çılgınca imgeler, canavarlar, korkunç cesetler, dehşet verici her türlü hayvan, yırtıcı yaratıklar, belli ki delilerin yakasını bırakmayan her türlü olağandışı hayal görmeye başladım. İtirafım budur, sevgili doktor. Ne yapmam gerekiyor, söyleyin. (Maupassant)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder