Deha Tapınısı kibirdendir
Kendimiz hakkında iyi düşündüğümüz halde, Rafeel'in bir tablosunun taslağını ya da Shakespeare oyunundaki gibi bir sahneyi yapabileceğimize ihtimal vermediğimiz, böyle bir şeyi yapabilmenin son derece mucizevi olduğuna, çok ender bir rastlantı olduğuna, ya da daha dindar duygulara sahipsek, yukarıdan gelen bir lütuf olduğuna ikna ederiz kendimizi. Böylece kibrimiz, kendini beğenmişliğimiz dehaya tapınmaya teşvik der: çünkü ancak deha bizden çok uzakta yer alan bir mucize olarak düşünüldüğünde, incitmez ( kıskançlık nedir bilmeyen Goethe bile, Shakespeare'i en yüksekteki yıldız olarak tanımlamıştı); bu noktada şu dize anımsanabilir: "Yıldızlar, özlenmez."
Üstün Tinlerin Kuruntusu
Üstün tinler, kendilerini bir kuruntudan kurtarmakta güçlük çekerler; yani, ortalama insanlarda haset uyandırdıkları ve bir istisna olarak duyumsandıkları kuruntusuna kapılırlar. Gerçekte ise, fazlalık olan ve yokluğunda yokluğu hissedilmeyecek olan bir şey olarak duyumsanırlar.
Maske Olarak Sıradanlık
Sıradanlık üstün tinin taşıyabileceği en mutlu maskedir, büyük kitlenin, yani sıradanların aklına bir maske olduğunu getirmez -: yine de tam da onların yüzünden tercih etmiştir bunu, - onları kışkırtmamak için, hatta hiç de az değildir bunda, acımanın ve iyiliğin payı.
Yetenek
İnsanın bir yeteneği varsa, aynı zamanda kurbandır: kendi yeteneğinin kan emiciliği altında yaşar.
Mutluluğun Bitkileri
Dünyanın sancısının hemen yanında ve çoğu kez onun volkanik zemininde, küçük mutluluk bahçesini kurmuştur insan; kişi ister varoluştan sadece bilgiyi isteyenin, ister boyun eğip tevekkül gösterenin, isterse de aştığı zorluklara sevinenin gözüyle baksın yaşama - her yerde, felaketin yanında biraz mutluluğunda filizlendiğini görecektir. - zemin ne kadar volkanikse, mutluluk da o kadar çok olacaktır - ancak, bu mutlulukla acının da haklı çıkarılmış olduğunu söylemek gülünç olur.
Mektup Yazarı
Kitap yazmayan, çok düşünen ve yeterli toplumsallık içinde yaşamayan birisi, genellikle iyi bir mektup yazarı olacaktır.
Dingin verimlilik
Doğuştan tin aristokratları fazla hararetli değillerdir; onların yaratımları, dingin bir sonbahar akşamında görünür ve düşerler ağaçtan, yeni bir şeyle geri itilmenin telaşı içinde arzulanmış ve hızlandırılmış olarak değil. Durmaksızın yaratma isteği bayağıdır ve kıskançlık, haset ve hırs belirtisidir. Kişi zaten bir şey ise, aslında hiçbir şey yapmaya gerek duymaz - ama yine de çok şey yapar. "Üretken" insanların üzerinde, daha yüksek bir tür vardır.
Olumlama ve Olumsuzlama
Acının keyfe karşı üstünlüğü veya karşıtı (Hedonizm): Bu iki doktrin daha şimdiden nihilizmin yol işaretidir. Her iki durumda da keyfin veya keyifsizliğin görünüşü hariç olmak üzere, hiçbir kesin anlam öngörülmemiştir.
Ancak bundan böyle bir istenci, bir amacı, bir anlamı gerçek olarak kabul etmeye cesaret edemeyen bir insanın konuşma şeklidir bu: daha sağlıklı her tür insan için yaşamın değeri kesinlikle bu değersiz şeylerin standardı ile ölçülmemektedir. Ve acı baskın çıksa da karşısında güçlü bir istenç, yaşama bir Evet, bu üstünlüğe duyulan bir ihtiyaç olacaktır.
"Yaşam, harcanan emeğe değmez"; "boyun eğme"; "Bu gözyaşları neden?" -Düşünmenin güçsüz ve duygusal bir yoludur.
Neşeli bir canavar, duygusal bir can sıkıcıdan daha değerlidir.
*
"Keyifsizliğin toplamı, keyfin
toplamından ağır basmaktadır; dolayısıyla dünyanın var olmaması daha iyi
olurdu" - "Dünya, mantıksal açıdan var olmaması gereken bir şeydir
çünkü öznenin keyiften çok keyifsizlik hissetmesine neden olur."- bu tür
gevezelikler kendilerini bugün pesimizm diye adlandırıyorlar!
Keyif
ve keyifsizlik tesadüfidir, neden değildir; hükmeden bir değerden
türetilmiş ikincil derecede öneme sahip değer yargılarıdır- duygular
açısından söylemek gerekirse "yararlı", "zararlı", dolayısıyla tamamen
yarım yamalak ve bağımlı. Çünkü her "yararlı" veya "zararlı" ile
birlikte hala yüzlerce farklı şekilde sormak zorundayız: "Ne için?"
diye.
Bu duyarlık pesimizmini hor görüyorum:
bizzat derinden yoksullaştırılmış bir yaşamın işaretidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder