Bana filozofların mizacını mı soruyorsunuz? Tarihsel anlamdan yoksunlukları, oluş düşüncesine yönelik nefretleri, Mısırlılıkları. Ezeliyetin ve ebediyetin bakış açısıyla bir şeyi tarihsellikten çıkarttıkları zaman, onu mumyalaştırdıkları zaman, ona bir onur ve şeref verdiklerini düşünüyorlar. Filozofların bir milenyum boyunca ilgilendikleri şey kavramsal mumyalardır; gerçek olan hiçbir şey ellerinden canlı olarak kaçamamıştır. Öldürürler, içini doldururlar, tapındıkları zaman da, bu kavramsal puta tapanlar, her şey için ölümlü bir tehlike haline gelir. Ölüm, değişim, yaş, aynı zaman da yaratım ve büyüme onlar için itirazlardır, hatta çürütmelerdir. Olan oluşmaz, oluşan olmaz. Hepsi neredeyse umutsuzluk noktasında, olana inanıyorlar.
Heraklitos'un adını büyük bir saygıyla bir kenara ayırıyorum. Algılar oluşanı, değişeni, geçeni gösterdiği ölçüde yalan söylemezler. Herakleitos şunda her zaman haklı olacaktır: Varlık boş bir kurgudur. "Görünen" dünya tek dünyadır, "gerçek" dünya sadece bir yalanla eklenmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder