Cinsellik, davranışımızın bir parçasıdır. Demek ki özgürlüğümüzün de... Cinsellik bizim kendi yarattığımız birşeydir-bizim yaratımızdır, arzularımızın gizli bir 'cephesini' keşfetmenin çok ötesinde birşey... Şunu açıkça anlamalıyız ki, arzularımız yoluyla, arzularımız aracılığıyla yeni ilişkilere, yeni sevme biçimlerine, yeni yaratma biçimlerine ulaşırız. Cinsellik bir yazgı değildir; yaratıcı bir yaşam için bir olasılıktır... Kendi (eş)cinselliğimizi 'keşfetmek' meselesi değil sözünü ettiğim; ben kendi cinsel seçimlerimizin altından yol alarak, yeni bir yaratıcılığa varma sürecinden sözediyorum...
Önce kendi cinselliğini seçme olanağına -ve hakkına- sahip olmak elbette ki çok önemli. Cinsellik konusundaki insan hakları bir çok yerde hala çiğnenmekte, bu sorunlara çözülmüş gözüyle bakamayız. Gene de, ben bir adım daha ileri gitmemiz gerektiği görüşündeyim. Sadece kendimizi savunmamız değil, kendimizi ortaya koymamız da gerekiyor, sadece cinsel kimlik açısından değil, kendimizi yaratıcı bir güç olarak ortaya koymamız gerekiyor.
'HAZ'
Şu sado mazoşist altkültür denen alana bakın. Ben bu alanın bir açılımla ya da bilinçaltımızın derinliklerindeki sadomazoşist eğilimlerle filan ilgisi olmadığını düşünüyorum. Bence sadomazoşizm, bunun çok ötesinde; bir zamanlar hiçkimsenin haberi bile olmayan yeni zevk olasılıklarının gerçek bir yaratımı. Sadomazoşizmin koyu bir şiddetle bağlantılı olduğunu, bu cinsel etkinliğin bu şiddeti, saldırganlığı açığa çıkarmanın bir yolu olduğunu düşünmek budalalıktır. Bu insanların yaptığının saldırganca olmadığını çok iyi biliyoruz; bedenlerinin garip bölgeleriyle oynayarak -bedenlerini erotize etmek yoluyla- yeni haz olasılıkları icat ediyorlar. Bu bir yönüyle de hazzın cinsellikten arındırılması diyebileceğimiz bir çeşit yaratım, yaratıcı bir girişim. Çünkü bedensel hazzın her zaman cinsel hazdan kaynaklandığı, cinsel hazzın bütün olası hazlarımızın çıkış noktası olduğu düşüncesi bence oldukça yanlış bir düşünce. Bu gibi cinsel pratikler bize bedenimizin tanımadığımız bölgeleriyle, alışık olmadığımız konumlarda çok farklı, garip şeyler aracılığıyla da haz üretebileceğimizi gösteriyor. Bu sadece bir örnek.
Bedenlerimizi çok sayıda zevkin olası kaynağı olarak kullanma fırsatını elde tutmak çok önemli birşey. Geleneksel haz yapılanmasına baktığımızda, bedensel hazzın, ya da et hazlarının, hep yemek, içmek ve düzüşmek olduğunu görürsünüz. Bedenlerimizi dolayısıyla hazlarımızı kavrayışımız bu kadarıyla sınırlı işte. Oysa haz aynı zamanda kültürümüzün bir parçası olmalı. İlginçtir, yüzyıllar boyu genelde insanlar, ama hekimler, psikiyatrlar ve cinsel özgürlük hareketinin önderleri de hep arzunun sözünü ettiler, hiç bir zaman hazzın değil. 'Arzularımızı özgürleştirmeliyiz!’ diyorlardı. Hayır. Yeni hazlar yaratmalıyız. Ardından belki arzu da gelir. (Foucault)
ve birbirini parçalayan köpeklerden daha güzel bir şey yoktur...
YanıtlaSil