Emily Dickinson Şiirleri

 On yıl önce Massacusetts'te Amherst'de satın almış olduğu bir broşürü kitaplıktan alır, Emily Dickinson'un evine yaptığı bir ziyaretin anısı olan bu broşür, o gün şairin odasındayken duyumsadığı bitkinliği düşündürür ona şimdi: Sanki az önce bir dağın tepesine tırmanmış gibi soluğu kesilmişti. O küçük, güneş içindeki odada dolaşıp beyaz yatak örtüsüne, cilalı mobilyalara bakarken, orada yazılmış bin yedi yüz şiiri düşünüp onları o dört duvarın bir parçası olarak görmeye çalışmış, ama başaramamıştı. Çünkü sözcükler dünyada olmanın bir yoluysa, diye düşünmüştü, içine girilecek bir dünya yoksa bile dünya zaten oradaydı, o odadaydı, bu da şiirlerde yer alan odanın kendisi olduğu anlamına gelir, tersi değil. Broşürün son sayfasında adı bilinmeyen bir yazarın şu acemice yazısını okuyor şimdi:

" Çalışma ve yatak odası olan bu yerde Emily, ruhun kendi kendinin dostluğundan hoşnut olabileceğini söylemiştir. Ama bilinçliliğin, hem tutsaklık hem de özgürlük olduğunu anladı o, bunun için burada bile umutsuzluk ya da korku yüzünden, kendi öz tutsaklığına yem oldu. Bu nedenle duyarlı bir ziyaretçi için Emily'nin odası, şairin üstünlük, korku, acı, yazgıya boyun eğme ya da aşırı sevinç arasında değişen ruh durumlarını içeren bir atmosfere bürünür. Burası belki de Amerikan edebiyatındaki somut yerlerin hepsinden de çok Emily'nin oluşturduğu örnekle, bir doğal geleneği simgelemektedir, kişinin iç dünyasının dikkatle incelenmesi geleneğini."

Paul Auster
(Yalnızlığın Keşfi sf. 145) 






*
 Emily Dickinson Şiirleri
Kimse tanımıyor bu küçük gülü
Bir hacı olabilirdi oysa
Alıkoyup da onu yollardan
Uzatmasaydım sana.
Sade bir arı özleyecek onu-
Sadece bir kelebek,
Uzun yolundan gelip acele
Göğsünde dinlenecek-
Sade bir kuş merak edecek onu-
Sade bir meltem içini çekecek-
Ah küçük gül - Ne kolay
Senin gibisi için ölmek !



*


Ben hiçkimseyim !
Ya siz kimsiniz?
Siz de mi hiç kimsesiniz?
Demek bir çift var bizden!
Söylemeyin duyururlar bilirsiniz!
Nasıl da sıkıcıdır- Birisi- Olmak!
Nasıl da göz önünde - tıpkı bir kurbağa -
Adını söylemek - Haziran boyu -
Hayran bir bataklığa!


*


Vahşi geceler -Vahşi geceler!
Seninle olsaydım eğer
Lüksümüz olurdu
Vahşi geceler!
Boşuna -rüzgarlar-
Limandaki bir kalbe-
İşi yok pusulayla
İşi yok haritayla!
Cennete kürek çekmek -Deniz - Ah!
Demir atabilseydim bir - bu gece
Sana!


*


Dinlenir geceleyin
 Parlamasına ara verip Güneş,
Doğa - ve bazı insanlar-
Öğleyin dinlenir - bazı insanlar
Doğa
Ve Güneş -devam ederken-



*


Aklımda bir çatlama hissettim-
Sanki yarılmış gibiydi beynim;
Tutturmaya çalıştım - Dikiş Dikiş
Ama birbirine ekleyemedim-
Öndeki düşünceye bağlamaya çalıştım
Gerilerdeki düşünceyi
Ama dizi dağılıp elimden kaçtı-
Yere düşen -toplar gibi-


*


Bir kalbi kırılmaktan koruyabilsem
Yaşamış olmayacağım boşuna
Bir hayatı acıdan kurtarabilsem
Bir ağrıyı dindirebilsem ya da
Ya da bayılan bir ardıç kuşunu
Koyabilsem yeniden yuvasına
Yaşamış olmayacağım boşuna
Her şeyi alıp götürsen
Geride çalmaya değen
Tek bir şey kalır -Ölümsüzlük-



*


Kan soluktan daha gösterişlidir
Ama onun gibi dans edemez.



Çeviri: Selahattin Özpalabıyıklar
  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder