"Her intiharın kendine özgü bir iç mantığı vardır"
Ouse'un sularına kendini bırakarak intihar eden Virginia Woolf; Seine'e süzülen Paul Celan; kafasına bir tabanca dayayan Vladmir Mayakovski ile kafasına bir tüfek dayayan Kurt Cobain...
Al Alvarez'in açıkladığı gibi, acı çeken sanatçı mitosu, kültürel mirasımızın bir parçası, en azından romantik şairlerden bu yana kuşaktan kuşağa devredilen bir söylencedir. Göründüğü kadarıyla kültürümüz hem depresyonu hem de yaratıcılığı yüceltmek gereğini duyuyor; hele ikisi bir araya gelirse daha da keyif alıyor. Belki de acı çekmenin böyle yüceltilmesi, acıyı biz değil başkası çekiyormuş gibi göründüğünden ötürü daha kolay. Ölmüş, değişmeyen, anlaşılabilir bir sanatçıyla baş etmek, yapıtı bitmemiş birine oranla çok daha kolay görünüyor.
Depresyon yaratıcılığa giden yollardan yalnızca biridir. Sanatsal başarının kaynakları sürüyledir -aşk, tutku, sevinç, bağlılık, yitim, özlem, öfke- ve hepsi büyük ve kalıcı yapıtlar serpiltir. Ama duygular, kendi başlarına bir şey üretmezler. Bir yetenek, bir beceri ve hepsinin üstünde bir iti, bir üretme güdüsü şarttır.
Aslında depresyonun, çoğu hasta tarafından yaratıcılığa destek olmaktan çok ciddi bir köstek olarak yaşandığı söylenebilir. Ne de olsa depresyon, dünyadan yüz çevirip içine kapanmakla belli eder kendini; Freud'un Yas ve Melankoli başlıklı makalesinde tanımladığı gibi: "Derinden acı veren bir keder, dış dünyaya ilginin kesilmesi, sevme yetisinin yitimi, her türlü etkinliğin baskı altına alınması... kendine içerlemeler, sövmeler."
Düşünür Emmauel Levinas "herkesten, her şeyden sıkılmak gibi bir bıkkınlık, hepsinden öte kendinden bıkış"tan söz etmiştir, varolmak, verilmiş bir sözün anımsatıcısı gibidir, "olanca ciddiliği ve katılığıyla geri dönülmez bir sözleşmenin."
Düşünür William James, bıkkınlığın "uyanmak gibi apaçık bir görevle ayağı uzatıp yere basmak arasında yattığını" söyler.
Aşılmış depresyon, yaratıcı sanatçıya kendi sesini yükseltme olanağı verebilir ama evrensel bir bakışla evrensele seslenme olanağı da verir. Sanatın gücünü besleyen biraz da budur, birçoklarının sesini duyurabilmek.
Romancı William Styron'un deyişiyle "baş edilebilir can sıkıntıları"ndan başlayıp tanıma gelmeyecek bir kaygı, çalkantı ve yaygın bir ürküntü"ye giden bir süreç. En yaratıcı, sözü edilmeye değer yapıtın, bu yelpazenin daha z can yakıcı bölümünde yaratıldığı geliyor akla. Yine de Rothko, Plath, Berryman, Celan ve Levi'nin öldükleri ana kadar çalıştıkları gözden kaçmamalı. Depresyonları onları ateşlemiş ya da öldürmüş de olsa, yapıtları, yaratıcılıkları onları kurtaramamış. Acaba onları kurtaracak başka bir yol var mıydı diye düşünüyoruz ister istemez. Bireyin egemen olduğu bir çağda, kendini anlatma yetisinin dar zamanlarda işe yaraması gerektiği var sayılır çoğu kere.
(Sanat Dünyamız
Dergisinden)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder