Andre Breton, "Benim üslubum yok" derdi. Aragon, "Ama üslupsuzluk da bir üsluptur" diye yanıtlıyordu Breton'u. Ya Breton'unki bir paradokstu ya da Aragon haklıydı. Ya da ikisi birden. Çünkü Breton kendine özgü bir üsubu olan yazardı. Belki, kişisel bir üslup yaratmak istememişti (Bunu da pek sanmıyorum). "Benim üslubum yok" demek söylediklerim o kadar önemli ki ayrıca bir üsluba gerek yok, demektir. Bu büyüklük duygusu Breton'a yabancı değildi. Yalnızca bu cümle bile, yazıldığında, bir üslubu yansıtır. Hatta bir üslubun kendisidir. Hatta kişiliğinin aynası bir üslup. Buffon haklı: Üslup insanın kendisidir. "Benim üslubum yok" diyen Breton'un üslubu da Breton'un kendisiydi. Üslup. Nedir üslup? Bir metinde, uzun ve kısa cümleler, imgelerin kullanılışı, sıfatların sıralanışı, soyutlama ya da somutlama çabaları, seçilen sözcüklerin türleri, düz ya da devrik cümleler, çetrefil ya da dümdüz, inişsiz çıkıssız bir anlatım, metnin omurgasını oluşturan yalınlık ya da iskeletin kemiklerindeki karmaşıklık, daha da ötesi, yapıtın bütününün yapısı: kurgu ve motifler ya da kurgu ve motif yokluğu; dolaylı ya da dolaysız anlatım, geçmiş zamanın sıcaklığı ya da soğukluğu, niçin olmasın, belki de ılıklığı, renklerin, kokuların dile gelişindeki duyarlılık ya da yalnızca nesnelerin özdeksel görüntülerinin dile getirilişindeki nesnellik; birinci tekil kişi ağzından konuşurken başkalarını anlatmak ya da kendini, ya da hem kendini hem başkalarını; gördüklerini, gördüğü gibi(?) anlatma çabası ya da görmediklerini, düşlediklerini görmüş maddi olarak yaşamışçasına dile getirmek; ya da gerçekten yaşadıklarını düşünde görmüş gibi bir düş dili yaratarak bir sanat yapıtına (şiir, öykü ya da roman) dönüştürmesi...Tüm bunlar bir üslubu oluşturan niteliklerdir. Üç noktayla bitmediğini "vurguladığım" bu uzun cümle gibi.
Ferit Edgü'nün Buluşmalar
kitabından
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder