Bilincin, bilgisi de var. Duvarların arasında durgun ve bomboş olan, içini dolduran kimseden kurtulmuş ve hiçbir kişiliğe bağlı bulunmadığı için korkunçluk niteliğini edinmiş olan kendini, yer yer görür.
Tanrım! Bu bitki hayatını sürdürecek olan ben miyim? Günlerimi nasıl geçireceğim? Dolaşacağım. Tuileries Parkı'na gidip bir demir iskemleye oturacağım; daha doğrusu para vermeyeyim diye bir taş sıraya. Bir şeyler okumak için kitaplıklara gideceğim. Sonra? Haftada bir kere sinema. Peki sonra pazar günleri kendime bir Voltigeur ısmarlayıp tüttürecek miyim, Luxembourg Parkı'ndaki emeklilerle kroke oynamaya gidecek miyim? Otuz yaşında! Acıyorum kendime. Ara sıra "Elimde kalan üç yüz bin frangı bir yılda" harcasam daha iyi etmiş olmaz mıyım? diye düşünüyorum. Sonra ne olacak? Bana ne sağlayabilir bu? Yeni elbiseler mi? Kadınlar mı? Yolculuklar mı? Hepsini gördüm; bunlar bitti artık, sağlayacakları sonuç çekmiyor beni. Bir yıl sonra, kendimi şimdiki kadar bomboş bulacağım; tek bir anım bile olmayacak, ölüm karşısında korkup duracağım.
sf. 232
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder