ÇIĞLIK - Francis Bacon

Three Studies for Figures at the Base of a Crucifixion


Joseph Conrad bayağılığın imgesini gördüğü benzer bir sahneyi şöyle betimler: Fırtınaya yakalanmış geminin sımsıkı kapalı bir kabininde, Narcissus'un kölesi, onu hapseden bölmenin içine açılan ufacık bir delik açmayı başaran diğer gemicileri duymaktadır. Bu Bacon'ın bir tablosudur. " Sefil zenci, hemen deliğe yanaşıp dudaklarını deliğe yapıştırdı ve İmdat! diye fısıldadı ölgün bir sesle, başını deliğe bastırıyor, üç santim eninde, sekiz santim boyundaki aralıktan dışarı çıkmak için delice debeleniyordu. Çektiklerimize bir de bu inanılmaz durum eklenince elimiz ayağımı tutmaz olmuştu. Onu delikten uzaklaştırmak olanaksız görünüyordu." Genel geçer formül, "fare deliğinden geçmek" iğrenmeyi bile, ya da  yazgıyı yavan hale getirir. Histerik sahne. Bacon'daki spazm dizilerinin tamamı bu türdendir, aşk, kusma, dışkı, düz alana, maddi yapıya katılmak için her seferinde organların biri yoluyla kaçıp kurtulmak isteyen beden. Bacon her zaman, figürler alanında beden kadar gölgenin de mevcudiyeti vardır demiştir; fakat gölge, bu mevcudiyeti ancak bedenden kaçıp kurtulduğu için elde eder, gölge, konturun şu ya da bu noktası yoluyla kaçıp kurtulmuş bedendir. Ve çığlık, Bacon'ın  çığlığı, tüm bedenin ağızdan kaçıp kurtulduğu bir operasyondur. Bedenin tüm patlamaları...
 
Duyumsamanın Mantığı
sf. 24
Gilles Deleuze


Second Version of Triptych (1944)



Tüm beden çığlık atan ağızdan kayıp gider. Beden, Papa'nın ya da sütannenin yuvarlak ağzından sanki bir atardamardan akıyormuşçasına kayıp gider. Yine de Bacon'a göre ağız dizisindeki son söz bu değildir.  Bacon çığlığın ötesinde, kendisinin ulaşamadığı bir gülümseme olduğunu söyler. Bacon burada kesinlikle tevazü göstermektedir; belki de şimdiye kadar resmedilmiş gülümsemelerin en güzelleri ona aittir. Ve en ilginç işleve sahip gülümsemeler de - bedenin yitip gitmesini sağlama işlevi.

Bacon nasıl olup da çığlıkta, en yüksek resim nesnelerinden birini görmüş olabilir? "Çığlığı resmetmek..." Söz konusu olan, asla özel olarak yoğun bir sese renk vermek değildir. Müzik, kendi adına, aynı görevle, elbette çığlığı armonikleştirme değil, sessel çığlığı ona sebep olan kuvvetlerle ilişkilendirme göreviyle karşı karşıyadır. Aynı şekilde, resim çığlığı görünür kılacak, çığlık atan ağzı, kuvvetlerle ilişkilendirecektir. Oysa çığlığı doğuran ve bedenin temizlenmiş bölge olan ağıza ulaşması için çırpınmasını sağlayan kuvvetler, karşısında çığlık atılan görünür gösteriyle, hatta acımızı ayrıştırıp eylemleri yeni bir kompozisyon haline getiren, atfedilen duyulur nesnelerle hiçbir şekilde karışmazlar. Eğer çığlık atılıyorsa bu her zaman görünmez ve duyulur olmayan kuvvetlere, tüm gösteriyi birbirine katan acıyı ve duyumsamayı dahi taşıran kuvvetlere maruz kalacaktır. Bacon bunu şöyle ifade ediyor: "Dehşeti değil, çığlığı resmetmek."     







Yaşam ölüme haykırır, ancak artık ölüm bizi güçten düşüren o fazlasıyla görünür şey değildir. O, yaşamın tespit ettiği, dışarı attığı, haykırarak işaret ettiği görünmez kuvvettir. Ölümün yargılanması yaşama göre yapılır, bunun tersini yapmaktan, yani ölüme göre yaşamı yargılamaktan memnun olurduk ama bu söz konusu değildir. Daha yoğun bir yaşam için çok yoğun bir yaşam adına konuşan yazarlara Beckett gibi Bacon da dahildir.   






Bacon, beyin olarak karamsar fakat sinirsel olarak iyimser olabilir mi? Bacon, beyin olarak karamsar fakat sinirsel olarak iyimser olduğunu (hayattan başkasına inanmayan bir iyimserlik içinde olduğunu) söyler.

Bacon kendisi için beyinsel olarak kötümser, der; dehşetten, dünyanın uyandırdığı dehşetten başka resmedecek bir şey görmemektedir.


*




*

Ölüme inanan bir ressam değildir. Figüratif sefilcilikle dolu, ama giderek daha da kuvvetlenen bir yaşam figürü için çabalayan bir resim. Beckett ve Kafka kadar Bacon'a da saygı duymamızı gerektiren şey şudur: Üçü de dehşeti, sakatlanmayı, protezi, düşüşü veya ıskalanmışı "temsil ettikleri" anda diretmeleri ve mevcudiyetleri yüzünden iflah olmayacak figürler çizmişlerdir. Yaşama, son derecede doğrudan, yeni bir gülme yetisi bahşetmişlerdir.

"Eğer yaşam sizde coşku uyandırıyorsa, yaşamın bir karşıtı olarak gölge, yani ölüm de coşku uyandırmalıdır. Coşkulanmasanız da, nasıl yaşamın bilincindeyseniz aynı biçimde ölümünde bilincinde olursunuz...Temel yaratılışınız tümüyle ümitsiz de olsa sinir sisteminiz iyimser bir kumaştan yapılmıştır."



"Asla başaramamış olsam da daima gülümsemeyi resmetmek istedim."
Francis Bacon




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder