"Ben" deyince bir boşluk duygusuna kapılıyorum. Öyle unutulmuşum ki, kendimi iyice hissetmek elimden gelmiyor. Benden kalan bütün gerçeklik, var olduğunu hisseden varoluş sadece. Yavaş yavaş, uzun uzun esniyorum. Kimse hiç kimse için! Antoine Roquentin ne ki? Soyut bir şey o. Bilincimde kendimle ilgili ufacık, renksiz bir anı sallanıyor. Antoine Roquentin...Birden "ben" soluklaşıyor, işte söndü.
İrkilerek ayağa fırlıyorum. Düşünmemin önüne geçebilsem, hiç de fena olmayacak. Düşünceler her şeyden tatsızdır, yaşayan etten bile tatsız. Uzanıp dururlar, bitmez tükenmezler ve insanın ağzında acayip bir tat bırakırlar. Sonra düşüncelerin içinde kelimeler var; tamamlanmamış kelimeler, eksik kalmış cümleler. Durmadan geri gelirler. ""Bitirmem gere... Varolu... Ölüm... M. de Rollebon öldü. Değilim... Varolu..." Böyle sürüp gidiyor, bitmek bilmiyor bir türlü. Bu hepsinden kötü, çünkü kendimi bu işe katışmış ve sorumlu buluyorum. Sözgelimi şu çeşit acılı geviş getirmeye benzeyen varoluşmaktayım yok mu, işte onu sürdüren benim. Evet ben. Gövde bir kere yaşamaya başlayınca, bu işe kendi kendine devam edip gider. Ama düşünce öyle değil. Düşünceyi ben sürdürür, ben geliştiririm. Varoluşmaktayım. Varoluşmakta olduğumu düşünüyorum. Şu varoluşma duygusu ne kıvıl kıvıl bir şey! Onu ben sürdürüyorum yavaşça. Düşünmemi durdurabilseydim... Çabalıyorum buna, başarıyorum. Kafamın içi dumanla doluyor gibi... ama işte yeniden başladı. "Duman... düşünmemek... Düşünmemek istemiyorum. Düşünmek istemediğimi düşünüyorum. Düşünmek istemediğimi düşünmemem gerek."
Bitmek bilmeyecek mi bu?
Düşüncem ben'den başka bir şey değil. Bu yüzden duramıyorum. Düşündüğüm ile varoluşmaktayım. Oysa düşünmekten alıkoyamıyorum kendimi. Şu anda bile (korkunç bir şey) varoluşmaktaysam, bu, varoluşmaktan ürküntü duymamdan ötürüdür. Özlediğim hiçlikten kendimi çekip alan benim. Nefret ya da varoluşmak tiksintisi, kendini varoluşturma, varoluşun içine oturtma biçimlerinden başka bir şey değil. Düşünceler, büyük bir baş dönmesi gibi ardımda doğuyorlar, başımın arkasında doğduklarını duyuyorum... Karşı durmazsam Önüme geçiyorlar. Çoğu kere, karşı koyamıyorum, düşünce büyüyor, büyüyor ve birden sınırsızlaşarak, tepeden tırnağa dolduruyor beni, varoluşumu yeniliyor.
sf. 138
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder