"Bütün dramatik kişiliksizleştirme gücümü Caeiro 'ya koydum; bütün entellektüel disiplinimi, ona uygun müzikle şekillendirilmiş halde Ricardo Reis'e, ne benliğime ne de yaşayışıma girmesine izin verdiğim bütün heyecanı ise Alvaro de Campos 'a.
Bu adlarla nasıl yazıyorum?...Caeiro, saf ve beklenmedik bir esinle, ne yazdığımı bilmeden ya da inceden inceye düşünmeksizin. Ricardo Reis, kendini birdenbire bir kaside halinde somutlaştıran soyut bir düşünüp taşınmadan sonra. Campos, ani bir yazma dürtüsü hissedip ne yazdığımı bilmediğim zamanlar. Yarı dışkimliğim Bernardo Soares ise, ki çoğu bakımdan Alvaro de Campos'u andırır, her zaman yorgun ya da uykulu görünür, muhakeme gücü ve engellenme duygusu askıdadır; sürekli bir hülya halinde düzyazı yazar. Bana ait bir kişilik olduğundan değil, benim kişiliğimin basit bir çarpıtılması olduğu için benden pek fazla farklı olmadığından yarı dışkimliktir.
Dışkimliklerimin kökeni, temelde içimde var olan bir histerinin tezahürüdür. Sadece histerik mi, yoksa daha doğru bir ifadeyle nevrastenik histerik mi olduğumu bilmiyorum....
Demek istediğim, pratik yaşamımda, yüzeyde ve başkalarıyla ilişkide kendilerini göstermiyorlar; içte patlıyorlar ve içimde onlarla yaşıyorum. Bir kadın olsaydım (kadınlarda histerik fenomenler ataklar halinde ve benzer yollarla yanardağ gibi fışkırır.) Alvaro de Campos un yazdığı (ya da daha histerik olarak histerik, benim yazdığım) her şiir civarda bir ayaklanmaya yol açabilirdi. Ama ben bir erkeğim ve biz erkekler için histeri temelde entelektüel tezahürleri üstlenir; bu yüzden de sessizlik ve şiirle sonuçlanır...
Bu dışkimliklerimin organik kökenini şöyle böyle açıklıyor."
Bu adlarla nasıl yazıyorum?...Caeiro, saf ve beklenmedik bir esinle, ne yazdığımı bilmeden ya da inceden inceye düşünmeksizin. Ricardo Reis, kendini birdenbire bir kaside halinde somutlaştıran soyut bir düşünüp taşınmadan sonra. Campos, ani bir yazma dürtüsü hissedip ne yazdığımı bilmediğim zamanlar. Yarı dışkimliğim Bernardo Soares ise, ki çoğu bakımdan Alvaro de Campos'u andırır, her zaman yorgun ya da uykulu görünür, muhakeme gücü ve engellenme duygusu askıdadır; sürekli bir hülya halinde düzyazı yazar. Bana ait bir kişilik olduğundan değil, benim kişiliğimin basit bir çarpıtılması olduğu için benden pek fazla farklı olmadığından yarı dışkimliktir.
Dışkimliklerimin kökeni, temelde içimde var olan bir histerinin tezahürüdür. Sadece histerik mi, yoksa daha doğru bir ifadeyle nevrastenik histerik mi olduğumu bilmiyorum....
Demek istediğim, pratik yaşamımda, yüzeyde ve başkalarıyla ilişkide kendilerini göstermiyorlar; içte patlıyorlar ve içimde onlarla yaşıyorum. Bir kadın olsaydım (kadınlarda histerik fenomenler ataklar halinde ve benzer yollarla yanardağ gibi fışkırır.) Alvaro de Campos un yazdığı (ya da daha histerik olarak histerik, benim yazdığım) her şiir civarda bir ayaklanmaya yol açabilirdi. Ama ben bir erkeğim ve biz erkekler için histeri temelde entelektüel tezahürleri üstlenir; bu yüzden de sessizlik ve şiirle sonuçlanır...
Bu dışkimliklerimin organik kökenini şöyle böyle açıklıyor."
Alberto Caeiro
İçeri girip pencereleri kapatıyorum.
Lambayı getiriyorlar ve iyi geceler diyorlar.
Sesim de, mutlu, iyi geceler diyor.
Ah, hayatım hep böyle geçebilse:
Gün güneş içinde, ya da yağmurla sakin,
Ya da kıyamet kopacakmış gibi fırtınalı
Gelip geçen kalabalığı pencereden
İlgiyle seyrettiğim tatlı bir öğle sonrası,
Ağaçların dinginliğine çevrilen o son dostça bakış
Ve pencere kapanıp lamba yanınca,
Tek kelime okumadan, hiçbir şey düşünmeden
ya da uyumadan
Yatağında akan bir nehir gibi hayatın içimde akıp
gittiğini hissetmek,
Sonra da, dışarıda, uyuyan bir tanrı gibi o uçsuz
bucaksız sessizlik.
***
Sessiz bir havlu attı kar her şeyin üstüne.
Evin içinde olup bitenden başka bir şey hissetmiyor
insan.
Bir battaniyeye sarınıyorum ve düşünmeyi bile
düşünmüyorum.
Tam bir huzur içinde ve aklımda belli belirsiz
düşünceler,
Uykuya dalıyorum dünyada olup bitenin dışında bir
şeye kaygı duymadan
***
Şeylerin şaşırtıcı gerçekliği
Günlük ve her günkü keşfimdir benim.
Her şey neyse odur,
Ve zordur birine açıklamak bunun beni ne kadar neşelendirdiğini
Ve bana ne kadar yeterli olduğunu
Tamamlanmak için var olmak yeter.
Bir hayli şiir yazdım.
Daha da pek çok yazacağım tabii ki,
Şiirlerimin her biri bunu söyler,
Ve hepsi farklıdır şiirlerimin,
Çünkü bunu söylememenin bir tarzıdır var olan her şey.
Bazen bir taşa bakmaya başlarım.
Hissedip hissetmediğini merak ederek başlamam.
Ona kız kardeşim diyerek vakit kaybetmem.
Sadece bir taş olduğu için hoşlanırım ondan,
Bir şey hissetmediği için hoşlanırım.
Benimle herhangi bir ilişkisi olmadığı için hoşlanırım ondan.
Geçen rüzgarı işitirim kimi zaman da,
Ve sırf geçen rüzgarı da işitmenin doğmaya değer olduğunu düşünürüm.
Başkaları bunu okuyunca ne düşünür bilmem;
Ama ben bu doğru olmalı diye düşünüyorum engelsiz düşündüğüm için,
Düşündüğümü işitebilecek başka insanlar fikri olmadan;
Çünkü bunu düşünceler olmaksızın düşünüyorum
Çünkü tıpkı sözlerimin söylediği gibi söylüyorum bunu.
***
O yüksek dalların arkasındaki ayışığı
Bütün şairlere göre daha çok bir şeymiş
O yüksek dalların arkasındaki ayışığından.
Ama ne düşündüğünü bilmeyen bana göre-
O yüksek dalların arkasında ayışığı
Olan şey
O yüksek dalların arkasında ayışığı
Olmasından
Fazla birşey değildir aslında.
***
Bazen çiçekler gülümser diyorsam ve
Ve nehirde bir şarkı söyler dersem,
Çiçeklerde gülümsemeler ve nehirlerin akışında
Şarkıların olduğunu düşündüğümden değildir bu...
Böylece şaşkın insanlar çiçeklerin ve nehirlerin
Gerçekten var olduğunu anlasınlar diye
yapıyorumdur bunu.
Bazen beni okumaları için yazarak
Onların vurdumduymazlığına feda ediyorum,
Kendimle anlaşamasam da bağışlıyorum kendimi.
Çünkü ben, yalnızca o ciddi kişi -Doğanın bir yorumcusuyum.
Çünkü o bir dil olmadığı için
onun dilini anlamayan insanlar var.
***
Geceleyin uyanırım ansızın
Ve bütün geceyi doldurur saatim.
Dışardaki doğa'yı hissetmem.
Duvarları belli belirsiz beyaz karanlık bir şeydir odam.
Dışarıda bir şey yokmuş gibi bir sükunet vardır.
Sadece saat sürüp gitmektedir gürültüsüyle
Ve masamın üstündeki bu küçük çark birleşimi
Yerin göğün bütün varoluşunu kaplar.
Bu ne demek diye düşünürken kendimi kaybederim nerdeyse,
Ama kısa keserim, ve geceye gülümsediğimi hissederim ağzımın kıyısıyla,
Çünkü saatimin ufacıklığıyla koca geceyi doldurarak simgelediği
Ya da demeye geldiği tek şey,
Ufacıklığıyla koca geceyi dolduruşunun
Tuhaf duyumudur...
***
Önemli olan, görmeyi bilmek,
Düşünmeden görmeyi,
Görürken görmeyi;
Görürken düşünmek değil,
Ne de düşünürken görmek.
Alvaro de Campos
Tanımaya başlıyorum kendimi. Ben yokum.
Olmak istediğimle başkalarının gözündeki ben
arasındaki boşluğum ben.
Ya da o boşluğun yarısı, çünkü orada da hayat var...
Sonunda ben oyum işte...
Işığı söndür, kapıyı kapa, son ver koridorda
terliklerini sürüklemeye.
Rahat bırak beni odamda tek başıma.
Aşağılık bir yer bu dünya.
****
Topla pılını pırtını bir yere gitmemek için!
Yelken aç her şeyin her yerde rastlanan olumsuzluğuna
Görkemli bayraklarla donanmış o düşsel,
Çocukluğunun o renk o renk minyatür gemileriyle.
Topla pılını pırtını büyük yolculuk için!
Fırçaların ve makaslarınla ulaşılamayan
o çok renkli uzaklığı da unutma.
Topla pılını pırtını bir daha dönmemek üzere!
Sen kimsin toplumda boşu boşuna var olduğun
bu yerde,
Ne kadar işe yararlıysa, o kadar işe yaramaz,
ne kadar gerçeksen,o kadar sahte?
Sen kimsin burda, kimsin burda, kimsin burda?
Yelken aç, bir şey almadan yanına,değişik kimliğinle.
Bu insanlarla dolu dünyanın ne ilgisi var seninle?
2 Mayıs 1933
***
Çok kötü nezle olmuşum,
Ve herkes bilir ki kötü nezleler
Değiştirir evrenin bütün sistemini.
Bizi hayata karşı hassaslaştırırlar.
Ve metafiziğin bile yüzüne hapşırtırlar.
Sümkürmekle harcadım bütün günümü
Başım belli belirsiz ağrıyor.
Önemsiz bir şair için üzücü bir durum!
Bugün ben sahiden önemsiz bir şairim.
Bir hüsnü kuruntuymuş önceki halim;geçti
Ebediyen elveda, periler kraliçesi,
Senin kanatların günışığından, bense yaya dolanıp duruyorum.
İyileşmem kendimi yatağa atsam bile.
Evrene serilip yatmadıkça iyileşmedim hiç.
Excusez un peu...ne kötü bir fiziksel nezle.
Bana hakikat ve aspirin lazım.
***
İçimdeki şey bütün yorgunlukların üstünde.
Sebebi ne şu ne bu,
Hatta ne her şey ne de hiçbir şey;
Yorgunluk bizzat sadece kendisi,
Yorgunluk.
Yararsız duyumların incecikliği,
Sebebsiz baş gösteren şiddetli tutkular,
İnsanlarda var sandığımız şeye duyulan yoğun sevgi,
Bütün bu şeylerin hepsi -
Bunlar, ve onlarda ezelinden eksik olan şey -,
Bütün bunlar yorgunluğa yol açar,
Bu yorgunluğa,
Yorgunluğa.
Kuşkusuz sonsuzu sevenler vardır,
Kuşkusuz imkansızı arzulayanlar vardır,
Kuşkusuz hiçbir şey istemeyenler vardır.
Üç tür idealist bunlar, ve ben onlardan biri değilim:
Çünkü benim sonluya sonsuz sevgim var,
Çünkü benim mümküne imkansız arzum var,
Çünkü ben her şeyi istiyorum, ya da birazcık fazlasını,olabilirse,
Olamasa bile hatta...
Peki ya sonuç?
Onlar için, yaşanan ya da düşlenen hayat,
Onlar için, düşlenen ya da yaşanan düş,
Onlar için, her şey ile hiçbir şeyin arasındaki,yani, yani...
Benin için, sadece bir büyük, bir derin,
Ve ah! meyvesiz mutluluğuyla, yorgunluk,
Mübalağa, mübalağa, mübalağa,
Yorgunluk.
Ricardo Reis
Hiç kimse bu uçsuz bucaksız, el değmemiş ormanında
Bu hesapsız dünyanın, hiçbir zaman görmez
kendi bildiği tanrı'yı.
Yalnızca rüzgarın taşıdığı, rüzgarın taşıdığıdır
duyulan.
Kafa yorduğumuz ne varsa, aşklarımız, tanrılarımız,
geçer giderler, bizim gibi.
***
Sayısız varlıklar yaşar içimizde,
Düşünsem de hissetsem de, bilemem
Kim ne düşünür, ne hisseder.
Yalnızca hissedilen ve düşünülen
Bir mekanımdır ben.
Bir ruhtan başka ruhlar vardır içimde
Bir "ben" den başka "ben" ler olduğu gibi.
Gene de yaşarım ben
Hiçbirine aldırmadan
Hepsini susturur, kendim konuşurum.
Kesişen içgüdüleri
Hissettiklerimle hissetmediklerimin
Tartışırlar içimde.
Ben tanımam onları. Onlar da bir şey demez.
ben olan "ben." Ben yazarım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder