Daima Şık (Atatürk)




 ‎" Bu toprakların her köşesinde, her mekânında bir Gazi Mustafa Kemal Atatürk fotoğrafı karşımıza çıkıverir…Ekranlara yansıyan belgesel görüntülerde de Mustafa Kemal Atatürk geçiverir sıklıkla… Aslında, gelip geçen biraz da şıklıktır!...Bazen tiril bir takım elbisedir, bazen özenle seçilmiş bir şapka, kimi zaman yakaları ceketin yaka üstüne düşmüş bir gömlek, kimi zaman da rugan ayakkabılar, uyumlu kravatlar.., ve çok özel gecelerde takıştırılan fraklar, siyahlar…

Festen kalpağa, kalpaktan şapkaya bir ülke ömrü gibi geçirilen hayat, bir 57 yıl…Pelerin ilk kez Mustafa Kemal Atatürk’ün sırtında görülmüştür, golf pantolonlar, ipek iç çamaşırlar, kırmızı astarlı ayakkabılar, hatta süslü kırbaçlar…Hayaller kurarken, bir yurt ararken, bir ülke inşa ederken, tek lüksü ve zevki şıklık olan, giyinmeyi bir hobiye dönüştüren, kelimenin tam anlamıyla kıyafetine özenen, hatta sökük düğmeye dahi tahammül etmeyen Atatürk, sadece kuralların, kanunların, yürütmenin değil, kostüm, kıyafet ve şıklığın da önderi olmuştur sanki… "



















 Günlük kıyafetlerinin bir kısmı Paris’ten,
Deporant mağazasından alınıyordu.
Söylenenlere göre, Fransa’daki terzisinde Atatürk’ün bedeninde bir model bulunuyor,
istenilen kıyafet bu modele göre dikiliyordu.

*

Gömlekte genellikle açık renk, beyaz,
krem ya da bej tercih ediyordu.
Savarona yatı alındıktan sonra kısa kollu, ipek ya da keten gömlek giyiyordu.


*
Değişik yaka çeşitleri kullanıyor, kimi zaman yaka takıyordu.





*

Gömleklerinde önce Arap harfleriyle daha sonra Latin harfleriyle isminin baş harfi yazan arma kullanılıyordu. Arma gömleğinin koluna ya da göğüs kısmına işleniyordu.

*
Yazlık giysilerinin altında çorap kullanmıyor, sandaletlerini çıplak ayaklarına geçiriyordu.

*

Çamaşırında daha çok ipek kullanıyor,
üzerine de mavi-lacivert çizgili, kirli beyaz renkte, şal yakalı bir robdöşambr alıyordu.


*
Hemen hemen hepsi siyah olan takım elbiseleri
üç parçadan oluşuyordu, ceket, pantolon ve yelek.

*

Yeleğinde köstekli saati, ceketinin
küçük cebinde ise mendili hiç eksik olmuyordu.

*

Daima ütüsünün düzgün olmasına,
kıyafetin yürürken sarkma yapmamasına, kıvrılmamasına dikkat ediyordu.

*

Seyahatlerinde daha çok tüvit takımını, güderi ceketini, ‘riding coat’ tarzındaki jokey pantolonlarını giyiyordu.

*

Aksesuar olarak bastonun yanı sıra kol düğmeleri, çok sık olmasa da yaka iğnesi eksik olmuyordu.































 Askerliğinin ilk döneminde fes, savaş yıllarında
kalpak kullandıktan sonra Batılı tarzda şapkalar taktı.
Panama, silindir, melon, kasket... Şapkalarına da, bütün giysilerine olduğu gibi isminin baş harflerinden oluşan bir marka işleniyordu: G.M.K.

*

Kimi zamanlar kaşkol da takıyordu. Kimisi ‘Sulka and Company’ marka,
krem rengi, kar tanesi desenli ipek kumaştan yapılmış kaşkollar gardırobunu süslüyordu.

*

Frak ve smokinlerinde daha çok yün krep ve kumaş kullanılıyordu.
Yeleklerde ise satene ağırlık veriliyordu.

*

Smokin ve frakta beyaz papyon takmayı yeğliyordu.

*

Pelerin, ilk kez onun omuzlarında görüldü. Hem savaşta hem cumhurbaşkanlığı
döneminde, bazen siyah, bazen mavi pelerin atıyordu omuzlarına.

*

Zor giyinebilen ve taşınabilen pelerini değme aktörlere taş çıkartacak kadar etkileyici kullanıyordu

*
Kruvaze ceketten pek hoşlanmıyor
ve bu modelden uzak duruyordu.
Boyunu daha uzun göstermesi için ceketlerinin omuz ıskalasını arkaya doğru diktiriyordu.

*

42 numara, daha çok bağcıklı rugan ayakkabı giyiyordu.
Ya İngiltere’den getirilen ya da Sirkeci’deki Altın Çizme’ye
ve Nuri’ye sipariş verilen ayakkabılarında duruma göre tozluk da kullanıyordu.

*
Rugan ayakkabılarının astarını kırmızı kadifeyle kaplatıyordu

*

Çizgili çorapları yeğliyordu. İçi kuzu, bilekliği kurt kürkünden el
eldivenlerini çok seviyordu.



"O Daima Şıktı"
kitabından.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder