Sanatçı yapısı bakımından içe dönüktür; nevroza uzak sayılmaz. Aşırı derecede güçlü içgüdüsel gereksinimlerin baskısı altındadır. Onur, güç, servet, ün ve kadınların sevgisini kazanmak ister; ama bu doyum olanaklarından yoksundur. Sonuçta, doyumsuz başka herkes gibi, gerçekliğe sırt çevirerek tüm ilgisini ve libidosunu, nevroza yönelebilecek olan kendi fantezi yaşamının dileklerini gerçekleştirmeye aktarır.
Çocuk oyun oynarken ne yaparsa, yaratıcı yazar da aynını yapar. Adamakıllı ciddiye aldığı –yani, büyük oranda duygu yüklediği- ve gerçeklikten tümüyle ayrı tuttuğu bir fantezi dünyası yaratır.
Mutlu bir kişinin hiçbir zaman fantezi kurmadığını, bunu ancak doyumsuz birinin yaptığını ileri sürebiliriz. Fantezileri güden güçler doyuma ulaşmayan dileklerdir ve fantezilerin her biri bir dileğin gerçekleşmesi, doyum getirmeyen gerçekliğin düzeltilmesidir. Bu güdücü dilekler fanteziyi kuran kişinin cinsiyetine, karakterine ve koşullarına göre değişkenlik gösterir; ama doğal olarak iki ana grupta toplanabilir. Bunlar ya kişinin kişiliğini daha yüksek kılmaya yarayan başarı fantezileri ya da erotik fantezilerdir.
“Yazarlık bir meslek değil, bir mutsuzluk uğraşıdır. Bir sanatçının mutlu olabileceğini hiç sanmıyorum.” Simenon
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder