Satranç Ustası Don Sandalio'nun Romanı - I. Bölüm

Sevgili Felipe sahilde sakin bir köşedeyim, denize bakan dağların eteğinde; hiç kimse tanımıyor beni burada ve Allaha şükür ki ben de kimseyi tanımıyorum. Bildiğin gibi ben buraya yakınlarımdan ve başka insanlardan kaçmak için geldim, denizin dalgaları ve bir süre sonra bu dalgalar gibi yuvarlanacak olan ağaçların yapraklarıyla arkadaşlık etmek için geldim.

Yeni bir insanlardan kaçma hastalığı nöbeti ya da daha doğrusu antrofobi beni attı buralara bildiğin gibi çünkü ben insanlardan nefret etmekten ziyade korkuyorum. Bende acınası bir yetenek gelişti... Gustave Flaubert'e göre Bouvard ve Pecuchet'sinin zihinlerinde gelişen yetenektir bu; APTALLIĞI GÖRMEK VE ARTIK TAHAMMÜL EDEMEMEK ONA. Benim için onu işitmek ve görmek söz konusu olmasa da durum bu;aptallığı görmek de her gün, durmaksızın gençlerin ve yaşlıların, koca aptalların ve kötülerin aptallıklarını işitmek de değil mesele benim için. En kötü ve zararlı diye tanınanlar en büyük aptallıkları yapıyorlar. Ayrıca çok iyi bildiğim gibi sen bana kendi sözlerimle karşı çıkacaksın ve benim sık sık söylediğim bir lafı yineleyeceksin: dünyanın en aptal adamı hiç aptalca bir laf etmeden ve hiçbir aptallık yapmadan ölen adamdır.

Kimi zaman karşıma çıkan insan gölgeleri arasında yalnız Robinson Crusoe'yu oynamam bir şeyi değiştirmiyor.

Hatırlar mısın birlikte okuduğumuz Robinson'un o müthiş bölümünü: kayığına giderken kumsalda bir çıplak ayak izi görüp şaşırmasını. Dona kalmış, yıldırım çarpmıştır adeta, bir hayalet görmüş gibi olur. Çevresine bakar, kulak kabartır, bir şey görmez, bir şey duymaz. Kumsalda dolaşır, gene bir şey duymaz, görmez! Sadece bir ayak izi, parmaklar, topuk... ayağın parçalarından izler vardır...Ve Robinson çok şaşkın ve sıkıntılı bir halde barınağına, tahkimli bölgesine dönerken iki üç adımda bir arkasına bakar, ağaçları ve bitkileri birbirine karıştırır, uzaktan her ağaç gövdesinin birtakım belirsizlikler ve işaretler barındıran bir insan olduğunu sanır.

Ne kadar da Robinson'a benzetiyorum kendimi! Çıplak insan ayağı izleri görmekten değil çılgın ruhlarının sözlerini duymaktan kaçıyorum ve aptallıklarının bulaşmasından korunmak için yalnız olmak istiyorum.Ve kırılan dalgaların sesini ya da dağdaki ağaçların yaprakları arasındaki rüzgarın uğultusunu duymak için sahile kaçıyorum. Bir erkeklik sorunu değil! Kadınlık da değil tabii ki! Olsa olsa henüz konuşmayı bilemeyen, evde ana babasının kendisine bir papağana öğretir gibi öğrettikleri teşekkürleri tekrarlayamayan bir çocuktur söz konusu olan.


Mıguel de Unamuno

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder