Marc Riboud'nun Gözünden 1968 Mayıs'ı




Paris'in banliyösünde birkaç öğrencinin başlattığı hak arama eylemi, ulusal bir harekete nasıl yol açabilir, üniversite ve lise gençliğini nasıl peşinden sürükler, bir genel greve nasıl yol açar, devlet örgütü ile ekonomi örgütünün bir süre için elini ayağını nasıl bağlardı? Ayrıca, o güne kadar çok marjinal kalmış düşünceler, çok geniş kitlelere şimşek hızıyla nasıl yayılabilir; toplumbilim incelemerinde, Marxist incelemerde yer almayan belirsiz kategoriler oluşturan gençler ve öğrenciler, bu hareketin taşıyıcıları ve ateşleyicileri nasıl olabilirdi?

 Mayıs 1968


Patlama, öğretinin önceden belirttiği yerde değil, gençlerin öğrencilerin oluşturduğu kesimde olmuştu.

Duvarlara "Yasaklamak yasaktır" yazdılar. Paris sokaklarını "Sokak güzeldir" yazan afişlerle donattılar. 13 Mayıs'ta greve çıkan Sud Avition işçileri onlarda "2. Paris komünü başlıyor" umutları yeşertti. On bir gün sonra 8 milyon işçi greve katılınca devrimin ellerini uzatsalar tutacakları kadar yakın olduğuna inandılar. Fabrika işgalleri ard arda patlarken, fabrika yöneticileri bürolarına hapsedilirken ve Fransa'da bütün üretim ve hizmetler tamamiyle durmuşken devrimin eşikte olduğuna inanmamak için budala olmak gerekirdi.


1917 sonrası devrimi bekleyenlerin belki de tek umutlandıkları yıl oluyor 1968. ABD'den Meksika'ya; Polonya, Çekoslavakya, Yugoslavya'ya tüm gençliği ateşliyor Mayıs 68 Paris'i. Öğrenciler kuşkusuz devrimden yana bu ayaklanmalarda. Ama "devrim" gerçekleşmiyor. Nedeni öğrenci hareketinin kendi başına kısırlığı. Öğrenci olsa olsa bir ateşleyici fitil işleci görebiliyor. Kimi kez bu işleci başarıyla yerine götürebiliyor, tıpkı Jön Türk devriminde olduğu gibi. Ama peşinden sürükleyecek müttefiklere ihtiyaç duyuyor. Devrim söylemi doğrultusunda işçi kesimine sesleniyor. Ne de olsa Marxist gelenek ağır basıyor öğrenci hareketi içerisinde. Romantik birkaç işçi güruhu peşine takılıyorsa da, 1968 hüsranla sonuçlanıyor.


(Cogito 'Mayıs 68' konulu
sayısından)


 Maysı 68'in başarısını oluşturan şeyin, yani kendiliğinden oluş, örgütsüz meydana geliş özelliğinin, onun başarısızlığının nedeni olduğu, bu başarısızlığın, hareketin içinde örgütlü devrimci partinin yer almamasından kaynaklandığı kanıtlanıyordu.

Mayıs 68'le devrimin öncüleri denen o efssaneyi yok ettik. Herkes öncü ya da öncü yok. Bir de dünyayı ekonominin değil insanlığın kurallarının yönettiğini kanıtladık...

Mayıs 68'in kullandığı şiddet aslında bir oyundu, oyun olarak kaldı. Biz Paris sokaklarında kovboy ve kzılderelileri oyunuyorduk, ne kinimiz ne stratejimiz, ne tüfeğimiz ne gizli stratejilerimiz vardı, bir yönetimden ve merkezi iradeden de yoksunduk.
Yola çıkış düşüncesi Sorbonne'un avlusunda büyük bir şenlik düzünlemekti. Sokaklardaki barikatlar kendiliğinden merkezi bir emir almaksızın kuruldu. (Daniel Cohn Bendit)





Barikatlarda kullanılan, benzin dökülüp yakılan arabaların devletin televizyonundan naklen yayınlatılması, öğrencilerin bir zaferi, iktidarın bir yenilgisi olarak algılanıyordu; oysa bunlar kamuoyunu göstericilerin karşısında tavır almaya götüren basit tuzaklardı: orta sınıf insanının efsanevi özel mülkiyet tutkusu, işçilerin araba sevdası.


Hatırlar mayıs gelince/ akan kırmızı ve siyah kanı/ az kalsın tarihi altüst edecek/  bu bitmemiş isyanı/ hatırlıyorum bu koyunları / ödleri kopar özgürlükten / düzen ve güvenlik adına/ oy vermeye koşar milyonlarcası birden (Renaud)


Ama işçiler devrim değil, ücret zammı ve iş güvenliği istiyorlardı. hükümetin istifası bile önde gelen bir istek değil, bir pazarlık kozuydu. Ama 68 Mayısıyla asıl, kapitalizmin büyük düşü yıkıldı. iki (farksız) partinin yarıştığı bit tahtırevalli demokrasisi, oy veren, televizyon seyreden, bira içen, verilen işi yapan ve bir işi olduğuna sevinen, yılda bir kez tatil yapan ve asla sorgulamayan yığınlar!... 





DÜNYAYI İSTİYORUZ,HEMEN ŞİMDİ İSTİYORUZ,ONLARIN SİLAHLARI VAR BİZ İSE ÇOĞUNLUĞUZ.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder