Huzursuzluk Kitabı (sf. 392)

 Yaşamak zahmetine değmiyor. Bakmak - işte buna, bir tek buna değer. Yaşamaksızın bakabilsek mutluluğu yakalamış olurduk.


Duyarsızlığın estetiği

Asla kendi duygularını samimiyetle hissetmemek ve kendi hırslarına, arzularına ve doyumsuzluklarına kayıtsızca bakabilmeyi kendince, cılız bir zafer olarak görmek; neşelerin, sıkıntıların yanında, ilgisiz bir insanla yan yana durur gibi durmak.
İnsanın kendinde kurabileceği en büyük imparatorluk, bedeniyle, ruhuyla kendini, kaderin hayatını geçirmesini emrettiği yer ve alan olarak değerlendirip, kendine karşı duyarsızlaşmasıdır.

Kendi hayallerimize, en içten arzularımıza tepeden bakalım, gerçek bir zarafetle onları görmezden gelelim. Kendimize karşı edepli davranalım; durduğumuz yerde yalnız olmadığımızı, kendi kendimizin tanığı olduğumuzu, dolayısıyla kendimize karşı, bir yabancıymışız gibi, üzerinde düşünülmüş, dingin, asaletinden ötürü umursamaz, umursamaz olduğu için de soğuk bir tarzda, dışarıdan biri gibi davranmanın önemli olduğunu iyice belleyelim.

Kendi gözümüzde küçülmemek için, hırs, tutku, arzu ya da umut beslememeye, atılımlar yapmamaya, coşkusuz yaşamaya alışalım yeter.

Görmek ve işitmek, hayatın bize sunduğu yegane soylu şeylerdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder