The Artist in his Studio 1626 - Rembrandt |
Öyle sanatçılar (şair, romancı, besteci) vardır ki önemlerini bilirsin, ama senin sanatçıların değildir onlar. Daha açık bir deyişle, aynı ortak duyarlığa sahip değilsinizdir. Bu, ne o ressamın önemini gölgeler, ne de senin beğeninin geçersizliğini. Bir sanat tarihçisi, olabildiğince nesnel olmalıdır. Ama bir resim severin böylesi bir zorunluluğu yoktur. O, resme yalnız kendi gözüyle bakar.
Dolayısıyla istese de nesnel olamaz. Duvarıma asacağım, sürekli karşımda duracak resmi, nesnel olarak seçemem.
Dolayısıyla istese de nesnel olamaz. Duvarıma asacağım, sürekli karşımda duracak resmi, nesnel olarak seçemem.
Ama kendi duvarında olmayan, önünden gelip geçtiğin ya da bir kitabın sayfaları arasında karşılaştığın bir resme nesnel olarak bakabilirsin, diyorsun.
Bakabilirim. Ama burda da, resimle benim aramda, o resmi, sanat tarihi içindeki yeri, bir değer ölçütü olarak yer alır. Öznellik nesnellik kavgası mı başlar o anda? Hiçbir kavga başlamaz. Bir ressamdan (Avni Arbaş'tan) dinlemiştim: hocası Leopold Levy'e, Rubens'i nasıl bulduğunu sorduğunda, Levy'nin yanıtı, "Çok, çooook büyük bir ressamdır - ama benim ressamım değil" olmuş. İşte hem nesnellik (Rubens'in büyüklüğünün kabulü) hem öznellik ( Levy'nin, Rubens'in resmine karşı duyarsızlığı) kavgasız bir biçimde dile geliyor.
Ferit Edgü
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder