Kanlı bir savaş alanının güzel olabilmesi –güzel olanın yüce, korkunç ya da trajik biçimde kaydedilmesi-, sanatçıların elinden çıkan savaş görüntüleriyle ilgili olarak çok sık tekrarlanan bir düşüncedir. Gerçi bu fikir, kameraların çektiği görüntülere uygulandığında tam yerine oturmaz: Savaş fotoğraflarında güzellik görmek, kalpsizlikle eş anlamlı sayılmaktadır. Oysa, yıkım manzarası da nihayetinde bir manzaradır. Burada söz konusu olan, yıkıntılar içinde bir güzelliktir. Saldırıdan hemen sonraki aylarda Dünya Ticaret Merkezi yıkıntılarının fotoğraflarının güzel olduğunu teslim ve iddia etmeye en basit deyimle densizlik, daha çok da büyük bir saygısızlık gözüyle bakılmaktaydı. İnsanların söylemeye en fazla cesaret edebildikleri şey, fotoğrafların gerçeküstü olduğu yolundaki genelgeçer sözlerdi ve bu açıklamalar da, arkasında, gözden düşen ‘güzellik’ kavramının sindiği zoraki bir kibarlıktan ibaretti. Ancak o fotoğraflar güzeldiler; içlerinden pek çoğu, -başka isimlerin yanı sıra, GillesPeres, Susan Meiselas ve Joel Meyerowitz gibi mesleğinin ehli fotoğrafçıların çektikleri gerçekten güzel fotoğraflardı. Mekan için, yani “Kat Sıfır” için adı verilen kocaman mezarlık için elbette güzel sıfatı kullanılamazdı. Fakat fotoğraflar, nesneleri ne olursa olsun, hep dönüştürücü bir etki yaparlar; herhangi bir şey, bir örüntü halini aldığında, gerçek hayatta olmadığı şekilde güzel-korkutucu, dayanılmaz- olabilir pekala.
Susan Sontag - Başkalarının Acısına Bakmak
kitabından
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder