Huzursuzluk Kitabı (sf. 393)

Oyalanmak için sık sık, titizlikle, ruhsallığımı başkalarının nasıl kavrayabileceğini anlamaya çalışırım. Bu yararsız taktiğin verdiği zevke kimi zaman acı karışsa da, melankoli nadiren bulaşıyor.
Kabaca başkaları üzerimde bıraktığım izlenimi anlamaya çalışır, sonra kendimce sonuçlara varırım. Genellikle başkalarının yakınlık duyduğu, hatta tuhaftır, belli belirsiz saygı emareleri gösterdiği biriyim ben. Ne var ki kesinlikle coşku karışmıyor bu yakınlığa.

Kimse bana ateşli bir dostluk beslemeyecek, pek çok insanın bana olan saygısının nedeni belki de budur.

Her zaman, her yerde iyi karşılandım. Benden daha az çatık kaş, kötü muamele görmüş, azar işitmiş insan herhalde enderdir. Ama hiç eksik olmayan bu sevecenlikte sevgi yoktu. Doğal olarak, en yakınlarım için bile misafirdim, bunun için de iyi ağırlanmalıydım, ama yabancılara gösterilen o hesaplı özenle, davetsiz misafirlerin payına düşen o sevgisizlikle.

Bana yönelik bu davranışların, esasen kendi mizacımdaki birtakım karanlık taraflardan kaynaklandığına hiç şüphem yok. İşin doğrusu bende bulaşıcı bir soğukluk var, elimde olmadan başkalarını da benim gibi az hissetmeye zorluyor.

Cana yakın bir insan sayılırım. Karşımdakinden de hemen yakınlık görürüm, sevgi ise hiç gelmez. Bugüne dek bir tek kimsenin bile bana bağlandığını hatırlamam. Günün birinde sevilmek, bir yabancıyla senli benli konuşmak kadar imkansız gelir bana.

Bütün bunlar canımı mı yakıyor, yoksa ıstırap ya da tevekkül getirmeyen, kayıtsız bir keder gibi kabulleniyor muyum, bilemiyorum.

Hep hoş bir insan olmaya çalıştım. Oldum olası, kayıtsızlıktan başka şey bulamamanın acısını çektim. Feleğin bir öksüzü olarak, bütün öksüzler gibi bende biri beni sevsin istedim. Ama sevgiye hiç doyamadım ve bu yararsız açlığa o kadar güzel ayak uydurdum ki, bazen doymam şart mı, onu da bilemiyorum.

Her ne olursa olsun, yaşamak canımı yakıyor.

Başkaları onlara gönül verecek bir varlık bulur mutlaka. Ben ise, bana bağlanmayı hayal eden biriyle bile karşılaşmadım henüz. Herkes başkaları için kendini parçalıyor; bana ise kibar davranmakla yetiniyorlar.

Saygı uyandırmayı becerebiliyorum, sevgi uyandırmaya ise yeteneğim yok. Ne yazık ki, saygı duyan insanlara karşı bunu haklı çıkaracak hiçbir şey yapmadığım için, sonunda ortada gerçek bir saygı da kalmıyor.

Bazen acı çekmeyi sevdiğimi düşünüyorum. Ama aslında tercihim bu değildi.

Ne önderlik vasıfları var bende, ne de madunluk. Kaderine razı bir adamın özelliklerine bile sahip değilim, oysa kıtlıkta bunlar da idare ederdi.
Benim kadar akıllı olmayanlar daha güçlü bir karaktere sahip. Hayatta kendilerine yer edinmekte daha ustalar, zekice yeteneklerini kullanmakta daha becerikliler. Karşımdakini etkilemek için bütün özelliklere sahibim, tek eksik bu işin sanatı ,hatta sırf bunu dileyebilmeyi istesem o da yetecek.

Günün birinde sevecek olsam, sevilmem.

Herhangi bir şeyi arzulamamla gözümün önünde ölmesi bir oluyor. Oysa kaderim, herhangi bir şeyi öldürmek için en ufak bir güce sahip değil. Onun tek zayıflığı bana karşı ölümcül olmak.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder