A World, An Earth ya da Milyarlarca ve Milyarlarca

Hubble Uzay Teleskobu’nun Derin-Ötesi Alandan Aldığı Görüntü :2004 yılında Hubble Uzay Teleskobu gökyüzünün küçük bir bölümüne gözünü dikti (Dolunay’ın onda birlik bir bölümü kadar). On bir gün süreyle aynı bölgeye baktı yaklaşık on bin galaksinin bu görüntüsünü almak için. En uzak galaksilerden, Hubble’ın merceğine ışık yaklaşık on üç milyar yıllık bir yolculuk sonucu ulaşan ışıktır. Her galaksi birçok milyar yıldız kapsıyor, her yıldız da belki bir düzine dünyaya güneş olabilecek potansiyeldedir. Bilim, gökyüzü gecesinin küçücük bir bölümünün perdesini aralıyor ve orada on bin galaksinin saklandığını görüyor. Orada, evrenin nice öyküleri, nice varoluş yolu yatıyor? Hepsi de, bizim için boş, küçücük bir gökyüzü parçacığının içinde bulunuyor.

Dünya sözcüğünün önüne İngilizcede “the” konulunca başka dünya değil “biricik” yani “bu” dünya kastedilir. İngilizce “the” world ya da “the” Earth denilince “malum” anlamını kazandırır sözcüğe ve başka “dünya” değil, başka “yer” değil, işte, bu “tek, biricik” dünya ya da yer anlamı yükler. Bu da, sanırım özenli el sanatı eseri gibi eskiden intikal etmiş bir lisan armağanı. Kopernik öncesi bir takıntı. Tıpkı Kopernik öncesi bir takıntı olarak, “güneş doğuyor”, “güneş batıyor” deyimlerini kullanmamız gibi.

On altıncı yüzyıla geldiğimizde Kopernik değişik bir görüş önerisinde bulunuyor. Yerküre’nin döndüğü görüşünü sunuyor ve aslında duruyor olan yıldızlardır diyor. Gezegenlerin geri planda, fondaki çok daha uzak yıldızlara kıyasla, ön planda, görünür bir hareket sahibi oldukları kabul edilerek bu gezegenlerin ve Yerküre’nin kendi eksenleri etrafında hareket etmekten başka bir de Güneş etrafında döndükleri görüşünü ortaya attı Nicolaus Copernicus. Yerküre’nin rütbesi sökülmüş, fiyakası bozulmuştu. 

Bu arada şunu da söylemeliyiz ki Kopernik, fikrini öylesine tehlikeli buldu ki fikrini ölüm döşeğine düşünceye kadar yayınlamadı. Yayınlandığında da fikri çok tehlikeli ve radikal bulan Osiander adında birinin giriş yazısı yer aldı kitapta. Tehlikeden korkan Osiander açık açık şunu yazmıştı: “Kopernik gerçekte buna inanmıyor. Matematik alanında yaptığı hesapların sonucu bu. Hiç kimse yerleşmiş doktrine ters bir şey söylediğini sanmasın.” Bu, önemli bir sorun. 

Aristo'nun görüşleri, ortaçağ kilisesi tarafından tamamen kabul görmüştü -bunda Aquina’lı Thomas’ın büyük rolü olmuştu- böylece Kopernik döneminde yer-merkezli bir evren görüşüne ciddi bir itiraz dinsel bir suçtu. Şimdi anlıyorsunuz, sanırım, eğer Kopernik haklıysa, Yerküre’nin tenzil-i rütbeye uğrayacağını ve Dünya ya da Yerküre, artık “biricik, tek” ifade eden “the” harfi tarifinden yoksun kalacak ve birçok dünya arasında “bir dünya” (a world) “bir yerküre” (an earth) durumuna gelecekti.

Kitap: Tanrı’nın Kapısını Çalan Bilim
Carl Sagan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder