Marki de Sade’ın Hayali Portresi (1938, Man Ray)



Amerikalı sanatçı Man Ray daha çok, deneysel karanlık oda teknikleriyle fotoğraf sanatında devrim yapmış, yaratıcı bir fotoğrafçı olarak tanınır. Teknik alandaki en önemli buluşu, solarizasyondu: Develope edilen resmi ışığa tutuyor, böylece alanların negatif olarak gözükmesi sonucunu alıyordu. Man Ray hem avangard ana akım kültür tarafından sahiplenilmişti ve 20. yüzyılın en simgeleşmiş birkaç fotoğrafının da yaratıcısıydı. Ama Man Ray’in daha az bilinen yönü tablolarıdır. Profesyonel yaşamına ressam olarak başlamış ve ilk fotoğraf makinesini 1915'te, çalışmalarını belgelemek amacıyla satın almıştı. Fotoğrafçı olarak gerek piyasada gerekse eleştirmenler düzeyinde sağladığı başarı yüzünden 1921’de Paris’e geldikten sonra çok nadir olarak resim yapmakla uğraştı. 1938’de tamamladığı, Marki de Sade'ın Hayali Portresi, resim sanatına geri dönüşünün ilk örneklerinden biridir.

Ünlü Marki de Sade'ın 19. yüzyıl boyunca kovuşturulan, yasaklanan yazıları, 20. yüzyılın ilk yirmi-otuz yılında kendilerine yeni bir okuyucu kitlesi bulmuşlardı: Paris avangardı. Marki de Sade’ın bağımsızlığına ve tabu sınırlarını zorlama yeteneğine hayran kalan sürrealistler onu çok geçmeden bir kült figür haline getirdiler. De Sade şok edici cinsel deneyimlerin ayrıntılı betimlemelerini içeren düzyazı metinler kaleme almıştı; bunlar Man Ray’i büyülemiş, düşlemin ve erotizmin sınırlarını keşfetme konusunda ilham vermişlerdi.

Sürrealistlerin eserlerinde, kadın bedeni her zaman anlamaya çalıştıkları bilinçaltı dünyanın simgesi olarak kabul edilmişti. De Sade'ın fantezilerinin harekete geçirdiği Man Ray, fotoğraflarında kadına sürrealist bir bakış yaratmaya çabalamış, sık sık bedenin tek tek parçalarını fetişleştirmiş, beden biçimini değiştirmek için aşırı ışık ve gölge kullanmış, modellerin bedenlerine çarpıtılmış, düşsel bir nitelik yüklemişti.

Marki de Sade'ın Hayali Portresi, Man Ray’in bu ünlü pornografi yazarına olan borcundan ötürü açık bir teşekkürdür. Sade'ın kendisine ait olduğu ispatlanmış portresi yoktur, bu nedenle Man Ray onun görünümünü yaratmakta serbest davranabilmiştir: ortaya çıkan sonuçlar genellikle Andre Breton'un yaşlılığına benzetilmektedir. Man Ray'in Marki de Sade'dan ne denli etkilendiği düşünüldüğünde, bu düşlemsel portrenin şaşırtıcı bir şekilde duygusuz ve beklenebilecek erotik, sadomazoşist göndermelerden yoksun olduğu göze çarpar. Sadece de Sade'ın kalın, kırmızı dudakları  bir şehvet iması sayılabilir. Marki'nin geri  kalanı ise yıllarca hapsedildiği Bastille'in taş cephesini yansıtan taş levhalardan yapılmıştır; Bastille de resmin sağ tarafında gözükmektedir.

Man Ray, Marki de Sade’ı profilden tasvir etmiş. Omuzunun üstünden görünen yol, de Sade’ın beş yıl boyunca hapsedildiği (uzun süredir yıkılmış olan) Bastille’e doğru gidiyor. 1789’da büyük bir kalabalığın saldırısına uğrayan kalenin bunun sonucunda yıkılmasına gönderme yapıldığı anlaşılıyor; ahşap vinçlerle taşların yere indirilmesi de bunu doğruluyor. Bazı şehir efsanelerine göre, olayları kışkırtan zindan penceresinden bağırarak, Bastille’de mahkûmların öldürüldüğünü duyuran de Sade idi; onun bu suçlaması üzerine isyan çıkmıştı. Bastille saldırıya uğramadan sadece birkaç gün önce Marki de Sade yakındaki Charenton akıl hastanesine nakledilmişti. Man Ray, Marki de Sade’ı etli, kanlı canlı birisi olarak resmetmemiş; Bastille ile aynı ağır taş kütlelerinden yapılmış, parçalı bir yüz görüyoruz; bu yüz, sanki devrim tarafından yıkıma uğratılmış gibi, yer yer çatlamış. Bir heykel gibi sunulan Marki de Sade’ın sadece kanlı gözleri ve kırmızı dudakları bu yüzün bir insana ait olduğunu vurguluyor.

Marki de Sade’ın bakışlarının yönünü takip ettiğimizde, Bastille’e değil, serinkanlı bir şekilde onun kulelerinin üstünden gökyüzüne baktığı anlaşılıyor.

*
Laure Thompson

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder