Gauguin, Vincent’in yüzündeki gerginliğe bilhassa dikkat ederek, Hollandalının birkaç resmini çizdi. Birkaç gün sonra da tabloya başladı. Vincent’in, sehpasının önünde, elinde palet, ay çiçeklerini resmederken gösterecekti bu eser.
Gauguin, portre üzerinde çalışırken, bir taraftan da Vincent’in deliliğinin kaynağını araştırıyordu. Vincent'in çehresindeki ifadeden, adamın iç dünyasındaki fırtınayı anlıyor ve bu deliliği tuale geçiriyordu. Gauguin, deliliğin resmini yaptığı takdirde, bunu iyice anlayacağına kanaat getirmişti.
Bu işte ne kadar muvaffak olduğunu portre bitip Vincent resme bakıncaya kadar pek farkına varmadı. Vincent boyalı çehreye baktı. Yaklaştı, geriledi. Tıpkı avının üzerine atılmağa hazırlanan bir vahşi hayvan gibi bütün vücudu gerilmişti. Parlak yeşil gözlerini tualin üzerinde dolaştırıp duruyordu. Birdenbire kendisini müdafaaya hazırlanan bir insan tavrı takındı.
— «Bu benim,» diye bağırdı. «Bu benim çıldırmış halim.»
Boğazı sıkılmak suretiyle boğulan bir insan gibi garip bir inilti çıkardı. Elini gömleğinin yakasına götürerek çekiştirmeğe başladı. Gauguin bir an onun sara nöbeti geçireceğini zannetti. Sonra Vincent, sanki elektrik çarpmış gibi titredi. Elbiseleri rüzgâr esiyormuş gibi sallanıyordu. Bir müddet böyle titredi durdu. Sonra tekrar sakinleşerek sehpasının başına döndü. Fakat o gün akşama kadar Gauguin'in tualinin arkasına endişeli nazarlarla baktı durdu. Sanki Gauguin’in yaptığı portrenin canlanarak kendisini boğmasından korkuyordu.
O akşam yemekten sonra kahveye gittiler. Vincent hafif bir absinthe ısmarladı. Fakat, buna elini sürmedi bile. Gözleri içkide oturuyordu. Sanki tablonun bu yeşil sıvıdaki aksini görmeğe çalışırmış gibi bir hali vardı. Sonra birdenbire kadehi yakalayarak içkiyi Gauguin’in suratına fırlattı.
Gauguin, çevik bir hareketle yana kaçtı ve içki yüzüne gelmedi. Sonra Vincent’i ceketinin göğsünden tutarak sanki Hollandalı bir köpek yavrusuymuş gibi şiddete sarstı. Nihayet onu ayağa kaldırarak kapıya götürdü.
Sarı eve geldikleri zaman Vincent âdeta uykuda yürüyormuş gibi bir haldeydi. Gauguin, onu yukarıya çıkardı ve şefkatle yere bıraktı. Sonra Vincent’i soyarak yatağa yatırdı. Gauguin’de sarhoş arkadaşını soyan bir insanın acaip şefkati vardı o anda.
Vincent'in kendinden geçmiş çehresine bakarak,
"Yarın buradan gitmeli. Vincent’le beraber yaşamak kıskanç bir kadınla birlikte oturmaktan daha da feci."
*
Altın Vücutlar kitabından,
Charles Gorham
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder