«Büyük, karanlık bir uyku
Hayatımı sarıyor
Uyuyun bütün ümitler,
Bütün arzular, uyuyun!»
Verlaine’nin bu mısralarını
Gauguin sık sık tekrarlardı.
Paul Gauguin (Paris, 1848 - Markiz Adaları, 1903)
Vemier Gauguin’in evine koştu. Gauguin yatağında yatıyordu, bir ayağı yere doğru uzanmıştı, ölmüştü ressam Fakat vücudu hâlâ sıcaktı.
Tioka haykırdı. «Ko Ki Öldü. Biz mahvolduk artık»» Dışarıya çıktı. Atuana'nın yerlileri kulübenin önüne toplanıyorlar, keder dolu, altın gibi çehrelerini kendilerinin dostu olan beyaz adamın kulübesine doğru çeviriyorlardı.
Ağır ağır, «Ua mate Ko-Ki! Ua pete enata!» diye bağırıyorlardı.
— «Gauguin öldü. Biz mahvolduk!»
Vemier bir çocuk gibi hıçkırıyordu...
Gauguin ise ezelî uykusuna dalmıştı.
Kederli, altın vücutlu yerliler şarkı söyler gibi ahenkle tekrarlıyorlardı. «Gauguin öldü. Biz mahvolduk!»
Atuana Piskoposu Gauguin’in cesedini almağa geldi. Onu Katolik usulü merasimden sonra beyaz haçın al tına gömdürecekti.
Marrçuesas’lılar hâlâ bağırıyorlardı:
— «Gauguin öldü! Biz mahvolduk!»
Guichenay ve jandarmaları, Gauguın'in mallarına el koydular.
Yerliler inliyorlardı.
— «Gauguin öldü! Biz mahvolduk!»
— «Gauguin öldü! Biz mahvolduk!» Bu acıklı bir İlâhiye benziyordu. Hüzün dolu sesler, ekmek ağaçlarının tepesinden göğe yükseldi, yükseldi... Sonra bütün Atuana vadisini doldurdu.
*
Altın Vücutlar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder