günlük

Gauguin'den Stephane Mallarme
Verandada sessiz bir öğleden sonra, her şey huzur dolu. Gözlerim dalgın dalgın boşluğa bakıyor; benden başlayan bir sonsuzluk hissi taşıyorum. Moorea ufukta; güneş ona yaklaşıyor. Güneşin kederli yürüyüşünü izliyorum, sonsuza dek devam edecek bir hareketi, asla sönmeyecek evrensel bir hayatı hissettiğimi anlamaksızın. Ve işte gece. Her şey sessiz. Gözlerim kapalı, sonsuz boşlukta gözlerimin önünde uçuşan rüyayı kavramadan görmek için. Ve ümitlerimin hüzünlü geçit törenini hissediyorum tatlı tatlı. Yemek yiyoruz. Uzun bir masa. Masanın iki yanına tabaklar ve bardaklar dizilmiş. Bu tabakları ve bardakları perspektife yerleştir, masa daha uzun görünsün. Ama bu bir şölen. Stephane Mallarme masanın başında; karşısında sembolist jean Moreas. Konuklar, sembolist. Hepsi de dalkavuk belki de. Ötede, uçta Clovis Lugnes (Marsilya). Öbür uçta karşısında da Barres (Paris). Yemek yiyoruz, kadehler kaldırılıyor. Başkan başlıyor; Moreas cevap veriyor. Uzun saçlı, sağlıklı, coşkulu Clovis Lugnes uzun bir nutuk atıyor, doğal olarak manzum. Uzun boylu ve ince, temiz tıraşlı Barres Baudelaire'le kuru bir tarzda, nesir şeklinde konuşuyor. Dinliyoruz. Mermer soğuk. Çok genç fakat iri yarı (plili gömleğinin büyük elmas düğmeleri parlıyor) komşum, alçak sesle "Mösyö Baudelaire bu gece bizimle mi?" diye soruyor. Dizimi kaşıyarak cevaplıyorum, "Evet, burada, şairlerin arasında. Barres onunla konuşuyor." "Ah, onunla tanışmayı ne kadar çok isterim," diyor komşum. Bir gün bir aziz tövbekarlarından birine, "Tevazunun gururuna karşı tetikte ol," demiş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder