Işık, filmin özüdür. Ve bu yüzden -bunu sık sık söyledim-
sinemada ışık ideolojidir, duygudur, renktir, tondur, derinliktir, havadır,
öyküdür. Işık, fantastiğe, düşe eklenen, yok eden, sınırlayan, coşturan,
zenginleştiren, nüanslandıran, altını çizen, benzeten şeydir, bu şeylere itibar
kazandırır, kabul edilebilir hale getirir. Ya da tam tersine, gerçeği
fantastik hale getirir, en gri günlük olayı mucizeye dönüştürür, şeffaflık
katar, gerilimler, titreşimler önerir. Işık bir yüzü oyar ya da parlatır, olmayan
ifadeyi ekler, donukluğa zekâ pırıltısı, yavanlığa çekicilik katar. Işık, bir
yüzün zarafetini ortaya çıkarır, bir manzarayı yüceltir, onu yok olmaktan
çekip çıkartır, bir dekorun fonuna büyü katar. Işık, film hileleri, vb. gibi
özel efektlerin birincisidir. En basit, en kabaca gerçekleştirilmiş dekor,
ışık sayesinde beklenmedik, hiç akla gelmedik perspektifler yaratabilir ve
konuyu muğlak, endişe verici bir atmosfere sürükleyebilir; ya da yalnızca
güçlü bir projektörü yakarak ya da bir başkasını devreye sokarak, kasvetli hava
yok edilebilir ve her şey ferah, bildik güven verici bir hale girer. Film denen
şey, ışıkla yazılır, form ışıkla ortaya dökülür.
fellini
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder