Evdeydim, kitabımı yazıyordum. Sayfalar sonra: ortasını tam
geçmiştim ki, yazdığımın hoşuma gitmeye, gerçekten hoşuma gitmeye başladığı o
an geldi, yazmayı sÜrdürmek o andan sonra daha kolay olmasa da. Kendimi bitkin
hissediyordum. Uykum gelmişti. Biraz önce romanın kadın kahramanı bir öfke
nöbeti geçirmiş, bu da benim bütün gücüme mal olmuştu. Biraz uzanmak istiyordum,
ama başka bir odada bulunan yatağa değil, kanepeye de değil. Kitabımın yanından
ayrılmak istemiyordum. Zaten biraz kestirecektim. Yazmak uçmaktır. İçimdeki
ağırlık duygusu şimdi de yatmamı istiyor, öyle yorgunum ki, yerde kalabilmek
için kitaba ihtiyacım var,
Üstümde duru ay ve gümüşsü hava, gür çimlerin üstünde
(yarıdan biraz fazlası bitmiş) kitabın altında, bundan ötürü telefona, faksa
ulaşamayacağım uzaklıkta, ve hayran olduğum öteki yazarların yazdığı, insanın
beynini yiyip bitiren televizyon canavarından koruyan öteki kitaplardan
uzakta... (gördüğünüz gibi her şeyden vazgeçmiş haldeyim. Beni koruyan
kitabımdan bile. Üstümde kitap altımda toprak. Kitabımla ilgili düş görecek
olsam bile, uyandığımda nasıl olsa hatırlamayacağım. Toprağın kalp atışlarını
dinliyorum.
Susan Sontag
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder