Kendine özgü bir anlatımla burjuva kültürünün dinsel ve politik ikiyüzlülüğünü yansıtan Pasolini, "Porcıle-Domuzlar Ahıri"nda insanın ilkelliğini ve barbarlığını yaşadığı çağa uyum sağlayarak varlığını sürdürmesini iki farklı öyküde anlatır. İlk öykü ilkel bir çağda, İkincisi günümüzde geçer.
Volkanik ve ıssız bir çöle
bırakılan tehlikeli bir haydut, açlıktan ölmemek için oradan gelip geçen
insanları avlayarak yemeye başlar. Sonunda tuzağa düşürülüp yakalanır. Ölüme
mahkum edildiğinde; “Ben babamı öldürdüm, ben insan eti yedim ve zevkten titriyorum.”
cümlesini defalarca tekrarlayarak yaşamına son verir.
“İnsan aç kalmaya görsün,
inançlarını bile yer. ” deyişini çağdaş kapitalist topluma aktararak
düzenin eleştirisini dile getiren filmin ikinci bölümünde iki Alman sanayici,
birbirlerini yok etmek için her çareye başvururlar. Biri şantaj yoluyla Nazi
dönemindeki ırkçı tutumunu ortaya çıkarmayı planlarken, diğeri rakibinin
oğlunun, dişi domuzlarla cinsel ilişki kurduğunu ve zamanının çoğunu domuz
ahırında geçirdiğini öğrenir. Filmin sonunda iki sanayici ortak çıkarları
nedeniyle anlaşarak güçlü bir tröst kurarlar. Domuzlar dünyasında yaşayan genç
adam ise domuzlar tarafından parçalanarak yenir.
Pasolini’nin simgelerle yüklü,
barbarlığın çağımızda da devam ettiği gerçeğini vurguladığı bu filmi hakkında
kimi eleştirmenler; Domuz Ahırı’nın toplumu özümlediğini, genç adamın babasının
eski Nazi destekçisiyle uzlaştığı için oğlunun domuzlar tarafından parçalanıp
yendiğini, ilk öyküde ise haydutun, Tanrı’nın oğlu olmayı reddeden İsa ile
benzeştiğini, kendini insanlara adamaktansa, onları yemeyi yeğlediği şeklinde
yorumlamışlardı. Katolik kilisesi ise Pasolini’yi bir kez daha lanetlemiş ve
tüm yetkilerini kullanarak filmin gösterimini engellemiştir.
*
Artun Yeres
"Pier Paolo Pasolini"
*
Artun Yeres
"Pier Paolo Pasolini"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder